Görüntünün yüzey üzerine aktarılmasında kullanılan farklı resmetme teknikleri, 19. yüzyıla gelene kadar çeşitli uğraklardan geçerek evrimsel bir çizgi izlemiş olsa da 1826 yılında Joseph Nicephore Niepce (1765-1833) tarafından gerçekleştirilen teknik, bu anlamda niteliksel bir dönüşüm olarak kabul edilmelidir. Fotoğraf makinesi, atası sayılan camera obscura’nın çalışma prensibinin doğal bir sonucu olan bedenden yalıtılmış gözlemcinin yerine, gözü bedene iade eden yeni bir gözlemci modelinin inşa edildiği, 19. yüzyıl başında ortaya çıkan modernleşme hareketinin bir sonucudur. Camera obscura’da çerçevelenmiş bir görünüm olarak karşımıza çıkan nesnel dünya, fotoğraf makinesi tarafından kayıt altına alınır. O, nesneden yansıyan ışınımların tıpkı kumdaki ayak izleri gibi fiziksel bir izidir ve bu nedenle diğer temsil biçimlerinden kesin bir şekilde ayrılır. Bu iz çıkarma işleminin bir objektif yardımıyla yapılıyor olmasının doğal bir sonucu olarak fotoğraf, bakışın hiçbir zaman olamayacağı kadar nesnel bir görüş vaat eder. Bu nedenledir ki, fotoğraf çekme eyleminin özünü “bu vardı” olarak tanımlamak mümkündür. O, belleği olan bir ayna gibi, bize geçen zamanı hatırlatır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Ocak 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 1 Sayı: 2 |