Öz
Amaç: Depresyonda meydana gelen sitokinler, stres hormonları ve C reaktif protein gibi inflamatuvar parametrelerin değişimi, depresyonun patofizyolojisinin anlaşılması ve yeni tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, major depresyon hastalarında antidepresan tedavi öncesi ve sonrasında inflamatuvar belirteçlerde nasıl bir değişiklik olduğunu tespit etmek ve antidepresan tedavi türünün bu değişiklikler üzerindeki etkisini belirlemektir.
Yöntem: Tek merkezli, retrospektif olarak gerçekleştirilen çalışmada, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri polikliniğinde son beş yıla ait geriye dönük incelenen kayıtlara göre, Majör Depresif Bozukluk (MDB) tanısı konulup, ilk kez tekli antidepresan tedavisine başlanan ve en az 6-8 hafta antidepresan tedavi kullanmış, tedavi öncesi ve sonrası Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ), tam kan sayımı, C reaktif protein, kortizol değerlerine ulaşılabilen hastalar çalışmanın örneklemini oluşturmuştur.
Bulgular: Çalışmamızda, antidepresan tedavi sonrası, HDDÖ puanları Majör Depresyonlu hastalarda tedavi öncesine göre anlamlı olarak azalırken (p<0,001), inflamatuar parametrelerdeki değişiklikler ile tedaviye yanıt arasında anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir (p>0,05). Bu durum, tedavide kullanılan antidepresan ilaç türünden bağımsızdır (SSRI tedavi grubunda p>0,05, SNRI tedavi grubunda p>0,05). Ayrıca depresyon puanlarındaki azalmanın da, antidepresan ilaç türü (SSRI-SNRI) ile ilişkili olmadığı belirlenmiştir (SSRI tedavi grubunda, p=0,001, SNRI tedavi grubunda, p=0,005).
Sonuç: Çalışmamızda, MDB’de inflamatuar hipotezi destekleyecek sonuçlar belirlenmemiştir. Depresyonun patofizyolojisinin oldukça karmaşık olduğu düşünüldüğünde, inflamasyon ve depresyon arasındaki bağlantıyı açıklamak için yalnızca bir grup kan testinin yeterli olmayabileceği düşünülebilir. Çalışmamızdaki tüm sınırlılıklar göz önünde bulundurulduğunda, gelecekte daha kapsamlı kan, BOS testleri ile beraber beyin yolaklarına ilişkin nörogörüntüleme parametrelerini de içeren prospektif çalışmalar, MDB’de inflamatuar hipotezi kanıtlamak için daha etkili sonuçlar sağlayabilir.