Amaç: Kraniyoservikal bileşke gerek embriyolojik gerek anatomik gerekse biyomekanik açıdan karmaşık bir yapıya sahiptir. Alt servikal omurgaların yer aldığı diğer bölgelerden önemli farklılıklar gösterir. Bu kompleks yapı bu bölgedeki yaralanmaların gerek sınıflaması gerekse yapılacak cerrahi yaklaşımlar için oldukça büyük önem taşımaktadır. Kraniyoservikal bileşke yaralanmalarının değerlendirilmesi ve tedavi seçeneklerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Yöntem: Ocak 2021-Ocak 2023 tarihleri arasında kraniyoservikal bileşke yaralanması tespit edilmiş ve retrospektif olarak değerlendirilmiş olan 51 adet hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların 30’u erkek, 21’i kadın, yaş ortalaması 52.7 (18-94) ve ortalama takip süresi 12.5 ay olarak tespit edildi. Hastalarımızda 3 oksipital kondil 2 oksipital kondil/atlas kombine, 14 atlas, 9 C1/C2 kombine, 13 odontoid, 6 asılmış adam ve 4C2’nin diğer sınıflandırılamayan kırığı tespit edilmiştir. Bulgular: Oksipital kondil, oksipital kondil/atlas kombine, atlas ve C1/C2 kombine kırıklarının tamamı konservatif olarak tedavi edilmiştir. Odontoid kırığı olan hastalardan Tip 1 ve 3 kırığı olanlar konservatif tedavi edilmiştir. Tip 2 kırığı olan 3 hastaya cerrahi endikasyon belirlenmiş ve bu hastaların ikisi cerrahi olarak tedavi edilmiştir. Takipte atlas kırığı olan bir hastada baziler invaginasyon gelişmiş ve cerrahi tedaviyi kabul etmeyen bu hastada kaynamama tespit edilmiştir. Sonuç: Karmaşık anatomik ve biyomekanik bir yapıya sahip olan kraniyoservikal bileşke yaralanmalarında mevcut sınıflama sistemleri hala hastaların yönetimi açısından yetersiz kalabilmektedir. Hastaların takip ve tedavisine karar verirken detaylı radyolojik inceleme ile ligamantöz ve kemik yapının, ayrıca kişisel füzyon ile ilgili klinik durumların ayrıntılı olarak değerlendirilmesinin önemi akılda tutulmalıdır.
Kraniyoservikal bileşke yaralanmaları oksipital kondil kırıkları atlas kırıkları aksis kırıkları odontoid kırıkları
Destekleyen kurum yoktur
Aim: The craniocervical junction have a complex construction from the anatomical and biomechanical perspective. It is significantly different from other regions involving lower cervical spine. This complex structure is of great importance for both the classification of injuries in this region and the surgical approaches to be made. The aim is to evaluate the craniocervical junction injuries and to discuss treatment options. Method: Between January 2021 and January 2023 51 patients with traumatic craniocervical injury were identified and evaluated retrospectively. Of these patients, 30 were male and 21 were female, with a mean age of 52.7 (18-94) and average follow-up time was 12.5 months. In our patients, three occipital condyles, 2 condyles/atlas combined, 14 atlas, 9 C1/C2 combined (5 odontoids, 4 hangman’s fractures), 13 odontoids, 6 hangman’s fractures, and 4 unclassified C2 fractures were identified. Results: All occipital condyle, occipital condyle/atlas combined, atlas and C1/C2 combined fractures were treated conservatively. Among the patients with odontoid fractures, those with Type 1 and 3 fractures were treated conservatively. Surgery was indicated in 3 patients with type 2 fractures and two patients with Type 2 odontoid fractures were operate. One patient with atlas fracture had basillar invagination during the follow-up. This patient along with the patient who rejected operation did not have fusion during follow-up. Conclusion: Current classification systems based on the injuries of craniocervical junction which have a complex anatomical and biomechanical structure, may still be insufficient for the management of patients. When deciding on the follow-up and treatment of patients, the importance of detailed radiological examination and evaluation of ligamentous and bone structure, as well as clinical conditions related to personal fusion should be kept in mind.
Craniocervical junction injury occipital condyle fractures atlas fractures axis fractures odontoid fractures
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sağlık Hizmetleri ve Sistemleri (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 1 Ağustos 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 17 Ağustos 2023 |
Gönderilme Tarihi | 7 Haziran 2023 |
Kabul Tarihi | 5 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 16 Sayı: 2 |
MEÜ
Sağlık Bilimleri Dergisi Doç.Dr. Gönül Aslan'ın Editörlüğünde Mersin
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsüne bağlı olarak 2008 yılında
yayımlanmaya başlanmıştır. Prof.Dr. Gönül Aslan Mart 2015 tarihinde Başeditörlük görevine Prof.Dr.
Caferi Tayyar Şaşmaz'a devretmiştir. 01 Ocak 2023 tarihinde Prof.Dr. C. Tayyar Şaşmaz Başeditörlük görevini Prof.Dr. Özlem İzci Ay'a devretmiştir.
Yılda üç sayı olarak (Nisan - Ağustos - Aralık) yayımlanan dergi multisektöryal hakemli bir bilimsel dergidir. Dergide araştırma makaleleri yanında derleme, olgu sunumu ve editöre mektup tipinde bilimsel yazılar yayımlanmaktadır. Yayın hayatına başladığı günden beri eposta yoluyla yayın alan ve hem online hem de basılı olarak yayımlanan dergimiz, Mayıs 2014 sayısından itibaren sadece online olarak yayımlanmaya başlamıştır. TÜBİTAK-ULAKBİM Dergi Park ile Nisan 2015 tarihinde yapılan Katılım Sözleşmesi sonrasında online yayın kabul ve değerlendirme sürecine geçmiştir.
Mersin Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 16 Kasım 2011'dan beri Türkiye Atıf Dizini tarafından indekslenmektedir.
Mersin Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 2016 birinci sayıdan itibaren ULAKBİM Tıp Veri Tabanı tarafından indekslenmektedir.
Mersin Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 02 Ekim 2019'dan beri DOAJ tarafından indekslenmektedir.
Mersin Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 23 Mart 2021'den beri EBSCO tarafından indekslenmektedir.
Dergimiz açık erişim politikasını benimsemiş olup, dergimizde makale başvuru, değerlendirme ve yayınlanma aşamasında ücret talep edilmemektedir. Dergimizde yayımlanan makalelerin tamamına ücretsiz olarak Arşivden erişilebilmektedir.
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.