Many provisions in Islam have been made gradually, taking into account the human facts throughout the process of descent. The provisions regarding slavery can also be evaluated in this context. Slavery is a social status that has a history until the earliest periods of human history. At the time of the advent of Islam, as in the whole world, the institution of slavery was kept alive in the geography where the Qur'an was revealed. The Qur'an did not remain insensitive to the phenomenon of slavery as it brought regulating provisions to many problems of society, but also put forward some provisions on this subject. In the study, it has been tried to reveal the course of the provisions regarding slavery during the revelation process of the Qur'an, based on the order of revelation of the suras. In this context, firstly, the concepts that mean slave and slavery in the Qur'an and are related to the subject have been identified and it has been revealed in which context these concepts are used in the verses. Afterwards, the verses in which the aforementioned concepts are mentioned were evaluated based on the order of revelation of the suras. In the Holy Qur'an, many concepts that can mean slave or slavery are included. Depending on the different expressions of male and female slaves, the words "abd/ibâd", "fetâ/feteyât", "rakabe/rikâb", "eme/imâ", "mâ meleket yemin/mâ meleket eymân" are the main concepts used in the Qur'an in the sense of slave/concubine. Another concept in the Qur'an in connection with slavery is "esir/esrâ/usârâ". When the verses in which the related concepts are mentioned are subjected to an investigation, based on the order of revelation, it is understood that the Qur'an did not remain indifferent to the slaves who formed a certain part of the society since the Meccan period, encouraged the believers to secure the freedom of the slaves and considered the sexual union of the masters with their concubines legitimate. When it comes to the Medina period, it is seen that more verses about the law of slavery were revealed depending on building a new society. The relevant verses, on the one hand, put forward provisions to improve the situation of the existing slaves and liberate them, on the other hand, they brought regulations to eliminate the reasons that have been the source of the institution of slavery for a long time. In this period, it was not content with encouraging the liberation of slaves with the verses that were sent down, but it was made a mandatory obligation for people to free slaves to atone for the sins they committed knowingly or by mistake. The sexual relations of the masters with their concubines were considered legitimate, and the concubines who had children from their masters were given the status of ‘ummüveled’ and were allowed to attain their freedom. On the other hand, it was ordered that the slaves and concubines be married and it was demanded that slaves who wanted to achieve their freedom by the ‘mukâtebe’ method should be granted this right.
In this period, depending on the institutionalization of the society, along with the individual obligations related to the subject, the principle of spending a certain part of the state revenues/the obligatory charities for the liberation of the slaves was introduced, and state support was provided in the institutional sense. Except in the case of war, the sources that fed slavery were forbidden, and the only source of slavery was limited to prisoners taken after the war. The conversion of the captives taken in the war to the status of slaves is not an order/demand of the Qur'an, but rather the necessity of historical conditions or this practice, which is referred to as ‘muqabala bi'lmisl’ has been approved by the Qur'an albeit indirectly. In other words, although slavery is not a practice valued by the Qur'an, it has continued to exist in Muslim societies as well as in other societies as a social reality caused by a widespread phenomenon such as war.
As a result, it has been concluded that although the Qur'an has accepted slavery as a phenomenon since the Meccan period, on the one hand, it has made provisions to improve the situation of slaves, on the other hand, it has tried to gradually liquidate the institution of slavery without causing a new social crisis with some individual and institutional measures and the transfer of captives to slave status after the wars is not a Qur'anic order but a situation related to historical conditions
İslâm’da birçok hüküm nüzul süreci boyunca beşerî olgular da dikkate alınarak tedrîcî bir şekilde konulmuştur. Kölelik ile ilgili hükümler de bu kapsamda değerlendirilebilir. Kölelik, insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar geçmişi olan bir sosyal statüdür. İslâm'ın geldiği dönemde tüm dünyada olduğu gibi Kur'an’ın indiği coğrafyada da kölelik kurumu canlı bir biçimde yaşatılmaktaydı. Kur'an, toplumun birçok problemine düzenleyici hükümler getirdiği gibi kölelik olgusuna da duyarsız kalmamış bu konuda da birtakım hükümler ortaya koymuştur. Çalışmada, Kur'an’ın nüzul sırası esas alınıp bu süreçte kölelik ile ilgili hükümlerin nasıl bir seyir takip ettiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede öncelikle Kur'an’da köle ve kölelik anlamına gelen ve konu ile bağlantılı olan kavramlar tespit edilmiş, söz konusu kavramların hangi bağlamda âyetlerde kullanıldığı ortaya konulmuştur. Sonrasında ise söz konusu kavramların geçtiği âyetler, sûrelerin nüzul sırası esas alınarak bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
Kur'ân-ı Kerîm’de köle ya da kölelik anlamına gelebilecek birçok kavrama yer verilmiştir. Erkek ve kadın kölenin farklı ifade edilmesine bağlı olarak “abd/ibâd”, “fetâ/feteyât”, “rakabe/rikâb”, “eme/imâ”, “mâ meleket yemin/mâ meleket eymân” kelimeleri Kur'an’da köle/cariye anlamında kullanılan başlıca kavramlardır. Kölelikle bağlantılı olarak Kur'an’da yer alan diğer bir kavram ise “esir/esrâ/usârâ” dır. İlgili kavramların geçtiği âyetler nüzul sırası esas alınarak bir okumaya tabi tutulduğunda, Kur’an’ın Mekke döneminden itibaren toplumun belli bir kesimini oluşturan kölelere duyarsız kalmadığı, kölelerin hürriyetine kavuşmaları için mü’minleri teşvik ettiği ve efendilerin cariyeleri ile olan cinsel birlikteliklerini meşru gördüğü anlaşılmaktadır. Medine dönemine gelindiğinde ise yeni bir toplum inşa etmeye bağlı olarak kölelik hukuku ile ilgili daha fazla âyetin nazil olduğu görülmektedir. İlgili âyetler, bir taraftan mevcut kölelerin durumunu ıslah etmeye ve hürriyetlerine kavuşturmaya dönük hükümler ortaya koyarken, diğer taraftan da öteden beri kölelik müessesine kaynaklık eden sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler getirmiştir. Bu dönemde inen âyetlerle kölelerin hürriyetine kavuşturulması teşvik edilmekle yetinilmemiş, kişilerin bilerek ya da hataen yapmış oldukları bazı suçlardan kaynaklı günahların kefâreti için köle âzat etmeleri zorunlu bir vecibe haline getirilmiştir. Efendilerin cariyeleri ile yaşadıkları cinsel birliktelikler meşru görülmüş, efendisinden çocuk sahibi olan cariyelere ‘ümmüveled’ statüsü verilerek özgürlüklerine kavuşma imkânı tanınmıştır. Diğer taraftan köle ve cariyelerin evlendirilmeleri emredilmiş, ‘mükâtebe’ usulüyle hürriyetine kavuşmak isteyen kölelere bu hakkın tanınması istenmiştir. Bu dönemde toplumun kurumsallaşmasına bağlı olarak konu ile ilgili bireysel yükümlülüklerle birlikte devlet gelirlerinin/sadakaların belli bir kısmının kölelerin hürriyetlerine kavuşmaları için harcanması esası getirilerek kurumsal anlamda devlet desteği de sağlanmıştır. Savaş durumu hariç köleliği besleyen kaynaklar yasaklanmış, köleliğin tek kaynağı savaş sonrası alınan esirlerle sınırlı kalmıştır. Savaşta alınan esirlerin köle statüsüne geçirilmesi ise Kur'an’ın bir emri/talebi olmamakla birlikte daha çok tarihi şartların gerektirmesi ya da ‘mukâbele bi’lmisl’ olarak başvurulan bu uygulama dolaylı da olsa Kur'an tarafından onaylanmıştır. Başka bir ifade ile kölelik, Kur'an’ın olumladığı bir uygulama olmamakla birlikte savaş gibi yaygın bir olgunun yol açtığı toplumsal bir gerçeklik olarak diğer toplumlarda olduğu gibi Müslüman toplumlarda da var olmaya devam etmiştir.
Araştırmamızda, Kur'an’ın Mekke döneminden itibaren bir olgu olarak köleliği kabul etmekle birlikte, bir taraftan kölelerin durumunu iyileştirmeye dönük hükümler vaz ederken diğer taraftan bireysel ve kurumsal birtakım tedbirlerle yeni bir sosyal krize yol açmadan kölelik müessesini aşamalı bir şekilde tasfiye etme yoluna gittiği, savaşlardan sonra esirlerin köle statüsüne geçirilmesinin ise Kur'ânî bir emir olmayıp tarihi şartlarla alakalı bir durum olduğu sonucuna varılmıştır.
Hayırlı çalışmalar dilerim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 27 Ekim 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.