Summary: Alija Izetbegović (1925-2003) is one of the important figure, inscribed into history as a leader of Bosnian Muslims, an exemplary statesman and an intellectual of both his own country and the other Islamic world. Bosnia and Herzegovina, where Izetbegović lived, is a country in the Balkan geography, the Ottoman state left in the middle of Europe. This geography and its people were intimidated and were forced to remove from their core values during and after the Second World War, as communism became a dominant ideological and political regime in the region. In this process, Izetbegović is considered as a highbrow and an activist trying to keep the Bosnians alive in the society with dynamics of Islamic civilization, fought hard to prevent social corruption, and even paid the price for his actions both materially and spiritually. He took the lead in the struggle against the political and social problems the Bosnian, the Balkan people faced, and tried to struggle by democratic means through the Young Muslims Movement (Mladi Muslim) he founded with his friends. He started his organizational attempts at the age of 16. While continuing his education as a law student and practicing as a lawyer, he wasn’t indifferent to social problems; therefore, he was in constant action. Alija's organizational aspect was not limited to the Mladi Muslim, in addition, he founded the Democratic Action Party when she was 65 years old (1990) and was elected the first President of Bosnia and Herzegovina in the first election in Bosnia and Herzegovina, one of the seen members of the Yugoslav Federation. Despite known for his political identity, Izetbegović is also a philosopher, activist, sociologist, writer with his ideas on many issues. With his strong and personable stance and personality, he became a model for all lifestyles and is known as an exemplary personality among Muslims of the world, especially with his Islamic religious understanding, his ideas on political sociology, sociology of religion and society. To leave a message to the world with his intellectual and social works, with his ideas about the existence of an individual and society, Izetbegović made his objections to the wrong models of religion and social issues in Islamic geographies. It is seen that İzzetbeovic touches on these mistakes from different aspects and offers alternatives, and deals with social relations and values from an Islamic point of view. His views on social life are theologically based, puts the concept of 'morality' at the center of his philosophy of life. By presenting views on the indistinguishable relationship between religion and morality, he considers the phenomena of religion and 'morality' ontologically and sees these two phenomena as inseparable parts. Contrary to some scientists considering the phenomena of morality and religion as different phenomena and make definitions accordingly, Izetbegović opposes the interpretation of these two concepts as separate phenomena and sees one as an equal part of the other. Through document analysis, one of the qualitative research methods, Alija Izetbegović's books such as Islam Between East and West, Problems of Islamic Rebirth, Islamic Declaration, My Witness to History, My Escape to Freedom and other sources on the subject have been examined, and his determinations on the relationship between religion and morality are discussed in this article. Limiting his views based on Islamic belief in the axis of the Qur'an, Izetbegović makes definitions for religion and morals and tries to prove the inseparability of both notions so, he considers religion and morality as a whole. Therefore, in his unique point of view, he alleges that a moral understanding that is not based on religion is not suitable for human nature. Based on the concepts of 'believers and those who do righteous deeds', which are frequently mentioned together in the Qur'an, it is seen that he puts emphasis on the fact that these two concepts (religion and morals) cannot be considered as independent concepts.
Öz: Aliya İzzetbegoviç (1925-2003) Müslüman Boşnakların bir lideri olarak tarihe geçmiş, hem kendi ülkesinin hem de İslam dünyasının örnek bir devlet, bir fikir adamı olarak gördüğü önemli kişilerden biridir. İzzetbegoviç’in yaşadığı Bosna-Hersek, Osmanlı devletinin Avrupa’nın orta yerinde bıraktığı, Osmanlı’nın izlerini taşıyan Balkan coğrafyasında bir ülkedir. Bu coğrafya ve halkı 2. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında bölgede komünizmin baskın ideolojik, siyasi bir rejim haline gelmesi ve uzun süre farklı inançların yaşanılmasının önünde engeller koyması nedeniyle sindirilmiş ve öz değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu süreçte İzzetbegoviç, Boşnakların İslam medeniyetine ait dinamikleri içinde yaşadığı toplumda ayakta tutmaya çalışmış, toplumsal yozlaşmanın oluşmaması konusunda ciddi mücadeleler vermiş ve dahi bunu için maddi, manevi bedeller ödemiş bir fikir, bir aksiyon adamıdır. Boşnak halkın, genel olarak da Balkan halklarının karşı karşıya kaldığı siyasi, sosyal sorunlara yönelik verdiği mücadelede önderlik yapmış ve arkadaşlarıyla birlikte kurdukları Genç Müslümanlar Hareketi (Mladi Muslümani) aracılığıyla demokratik yollarla mücadele etmeye çalışmıştır. Örgütsel anlamda giriştiği çalışmalara henüz lise çağlarında,16 yaşındayken başlamış, eğitimine hukuk öğrencisi olarak devam ederken ve avukatlık mesleğini icra ederken de toplumsal sorunlara duyarsız kalmamış, bundan dolayı da sürekli bir aksiyon içerisinde olmuştur. Aliya’nın teşkilatçı yönü arkadaşlarıyla kurduğu Genç Müslümanlar Hareketi ile sınırlı kalmamış, 65 yaşlarındayken (1990) Demokratik Eylem Partisini kurmuş ve Yugoslavya Federasyonu’nun yedi üyesinden biri olan Bosna Hersek’te yapılan ilk seçimde Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Siyasi çevrelerce siyasi kimliğiyle tanınan İzzetbegoviç’in sadece siyasi bir aktör değildi, aynı zamanda birçok konuda ortaya koyduğu fikirleriyle bir filozof, bir aktivist, bir sosyolog, bir yazardı. Güçlü ve şahsiyetli duruşu ve kişiliğiyle Aliya İzzetbegoviç İslam dünyasının her kesimden insanları için bir model olmuş, özellikle, İslami dini anlayışıyla, siyaset sosyolojisi, din sosyolojisi, toplum sosyolojisine dair fikirleriyle dünya Müslümanları arasında örnek bir kişilik olarak tanınmaktadır. Entelektüel ve sosyal çalışmalarıyla bir bireyin, toplumun var olma amacına dair fikirleriyle dünyaya bir mesaj bırakma çabası içerisinde olan İzzetbegoviç’in göze çarpan özelliklerinden biri de İslam coğrafyalarındaki toplumsal meseleler ve dine dair ortaya konulan yanlış modellere itiraz edişidir. Yazdığı kitaplarında ve beyanlarında bu yanlışlıklara farklı perdelerde ortaya koyduğu görüşleriyle değinen ve alternatifler sunan İzzetbeoviç toplumsal ilişkileri, değerleri İslami bir bakış açısıyla din-ahlak ilişki düzleminde ele aldığı görülmektedir. Sosyal hayatın her kesitine dair olan görüşlerinin teolojik temelli olduğunu gördüğümüz Aliya İzzetbegoviç, hayat felsefesinin merkezine ‘ahlak’ olgusunu koymaktadır. Din-ahlak arasında ayırt edilemez ilişkisine dair görüşler ortaya koyarak, ‘din’ ve ‘ahlak’ fenomenlerini ontolojik olarak ele almakta, bu iki fenomeni birbirlerinden ayrılmaz parçalar olarak görmektedir. Ahlak ve din olgularını farklı olgular olarak gören ve bu anlayış üzerine tanımlar yapan kimi bilim insanlarının aksine İzzetbegoviç bu iki kavramın ayrı ayrı fenomenlermiş gibi yorumlanmasına karşı çıkmakta ve birinin diğerinin eşit parçası olarak görmektedir. Nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi yapılarak, Aliya İzzetbegoviç’in yazdığı Doğu Batı Arasında İslam, İslami Yeniden Doğuşun Sorunları, İslami Deklarasyon, Tarihe Tanıklığım, Özgürlüğe Kaçışım gibi kitapları ve konuya dair başka kaynaklar incelenmiş olup, bu makalede onun din-ahlak ilişkisine dair tespitleri verilmeye çalışılmıştır. Görüşlerini Kur’an-ı Kerim ekseninde İslam inancı temelinde sınırlayan İzzetbegoviç din ve ahlak kavramlarına tanımlar yapmakta, birbirilerinden ayrılmaz olgular olduğunu ispat etmektedir. Bundan dolayı da onları bir bütün olarak ele almaktadır. Böylelikle, din temelli olmayan ahlak anlayışının insan fıtratına uygun olmayacağı görüşünü kendine münhasır bakış açışıyla ortaya koymaktadır. Kur’an-ı Kerim’de sık sık birlikte geçen ‘ iman edenler ve salih amel işleyenler’ kavramlarından hareketle bu iki kavramı (din ve ahlak) bağımsız kavramlar olarak ele alınamayacağı vurgusunu ön plana çıkarmakta olduğu görülmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Haziran 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 10 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.