Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslüman toplumda dinin esasına dair, birtakım sebeplerle ortaya çıkan yeni problemlerin çözülebilmesi adına farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Hz. Peygamber ve sahabenin dini yorumlama şekline vurgu yapan kesim, her türlü meselenin yalnızca Kitab ve Sünnet perspektifinde düşünülmesi ve cevaplar bulunması gerektiğini ileri sürmüştür. Diğer bir kesim ise Hz. Peygamber ve sahabe döneminde gözükmeyen bu problemlerin Kitab ve Sünnet’ten hareketle fakat akla dayalı yeni metodlar da kullanarak çözüme kavuşturulması gerektiğini iddia etmiş ve kelamî yöntemi savunmuştur. Şafiî bu iki yaklaşımdan birincisinin savunucusu ve öncüsü olmuş, Kitab ve Sünnet’ten ayrı olarak akıl merkezli inşa edilen izahlara ve dolayısıyla da kelamî düşünceye karşı çıkmıştır. O, kelamın Hz. Peygamber ve sahabe döneminde uygulaması bulunmayan bir yöntem olduğunu ve böyle bir yöntemle dinin doğru şekilde anlaşılıp yorumlanamayacağını belirtmiştir. Şafiî’nin kelama karşı olmasının diğer bir sebebi de onun, kelamî metodu mu’tezilî yöntem olarak değerlendirmesidir. Bununla beraber Şafiî’nin kendisi de ulûhiyet, nübüvvet, insan ve fiilleri gibi kelamda tartışılan meseleler hakkında fikirler ileri sürmüş ve bu fikirleri muhaliflerine karşı savunmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 18 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 11 Sayı: 1 |
Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.