Hukuki uyuşmazlıklarda adil bir karar için yazılı hukuk kuralları yanında hukukun bir parçası olan ilkelere de başvurulmaktadır. Ancak bu derece öneme sahip olan ilkeler, mahkeme kararlarında ve öğretide kendisine yer bulmasına rağmen, hukukumuzda tanımlanmamıştır. Tarihi süreçte, ilkelerin niteliğini sistematik olarak ortaya koyan Hart ve ardından Dworkin olmuştur. Bu iki hukukçu sayesinde ilkeler, hukukta inceleme konusu haline gelmiş ve halâ bu, tartışılan bir konu olarak güncelliğini korumaktadır. Hatta bu iki düşünürün ilkeler hususundaki tartışması Hart-Dworkin tartışması adı altında inceleme konusu yapılmaktadır.
Hart, hukuku, kurallardan ibaret saymakta, hukuku, birincil ve ikincil kuralların birliği kabul etmektedir. Yine ona göre, , önüne gelen uyuşmazlığa mevcut hukuk kuralları içinde bir çözüm bulamadığında (yani boşluk olduğunda) hâkimin yapabileceği şey, takdirini kullanmak ve sonuca varmaktır. Burada hâkim, elinde hukuk kuralı olmadığından ya da kural yeterli olmadığından, kuralı aşan bir takdir kullanacaktır.
Buna karşın Dworkin ise, hukuku, kurallardan ibaret görmemekte, hukukun formülünün hukuk eşittir kural, artı ilkeler olduğunu ileri sürmektedir. Dworkin, devamında, ilkelerin kuralların hem temeli, hem sebebi, hem meşruiyet kaynağı, hem de gerekçesi olduğunu savunmakta, hakimin önüne gelen uyuşmazlık için bir normu yeterli bulamadığında yapacağı şeyin Hart’ın dediği gibi tamamen normdan bağımsız olarak yalnızca hukukun genel mantığı ve sağduyu ile karara varmak olmadığını, hakimin bu durumda hukuk ilkeleriyle bağlı olduğunu kabul etmektedir. Yani o, hakimin takdirinin hukuk ilkeleriyle sınırlı olduğunu düşünmektedir. Dworkin ilkelerin, kurallardan daha ağır bir konuma sahip olduğunu, kuralların, ilkenin uygulanışını gösterdiğini, kurallarda bir boşluk ortaya çıktığında ilke argümanı aracılığı ile boşluğun doldurulabileceğini, ayrıca daha da fazlası olarak kuralın, ilkeye aykırı olduğu geçerli olarak gösterilebilirse, kural geçersiz sayılıp, uygulanamayacağını ileri sürmüştür. Hatta Dworkin’e göre kural, politik temelli olabilirken, ilke, hak temellidir.
Biz de Dworkin’in görüşünü savunan bir yazar olarak, ilkelerin, hukukta, normlara ilham olan bir niteliğe sahip olduğunu, yazılı veya yazısız da olsa kurallardan önce ilkelerin uygulanması gerektiğini düşünmekteyiz. İşte bu düşüncemiz doğrultusunda, anonim şirketler hukukundaki ilkelerin neler olduğunu, bunların yüksek mahkeme kararlarında (özellikle Yargıtay kararlarında) ne şekilde yer bulduğunu, bu ilkelerin ne zaman ve nasıl uygulanması gerektiğini ve son olarak TTK’nin anonim şirketlere ilişkin hükümlerinde ilke başlığı altında düzenlenmiş olan hususların, gerçekten bir ilke niteliği taşıyıp taşımadığını bu çalışmada ele almak istemekteyiz.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Şirketler ve Dernekler Hukuku, Ticaret Hukuku (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2025 |
Gönderilme Tarihi | 1 Ocak 2025 |
Kabul Tarihi | 28 Ocak 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 2 Sayı: 1 |
Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.