In the history of Israeli, one of the most considerable examples in which history and mythology merged into a single body is, in no doubt, the story of the Kings Saul and David. God manifestly intervenes in the selection of both king who are successor and predecessor to each other as a king. It is likely to be the main point common to the both stories, i.e. the fact that God predetermined who will be the king.
Saul, the first king of Israelis, was elected as a king by the designation of God himself due to the demand for a king from the nation. Though Saul had great achievements in wars and united the Northern and the Southern into one, he lost his authority of kingdom in consequence of a sin he had committed. Subsequently, the power was turned over to David by God. David, like his predecessor, had great achievements. Nevertheless, he was not deprived of his authority despite of three sins he had committed, and what was more, his descendants had the power till the end of the Kingdom era. The most distinctive point in the stories is that Saul was ignored and his achievements were regarded as insignificant by the tradition in a later period; whereas David was idealized and his deeds were exaggerated.
İsrailoğulları tarihinde, tarihle mitolojinin iç içe girdiği en önemli örneklerden birisi, hiç şüphesiz Kral Saul ve Kral Davut’un hikâyeleridir. Halef selef olan bu iki kralın, İsrailoğullarına kral seçilmelerinde Tanrı’nın açık bir müdahalesi söz konusudur. Belki de iki hikâye arasındaki en temel ortak nokta da bu yöndür. Yani kimin kral olacağının Tanrı tarafından önceden belirlenmesidir.
İsrailoğullarının aynı zamanda ilk kralı olan Saul, halkın peygamberden bir kral istemeleri neticesinde Tanrı’nın bizzat belirlemesiyle seçilir. Saul, savaşlarda büyük başarılar kazanmasına, kuzey ve güneyi birleştirmesine rağmen, işlediği bir günah yüzünden krallıktan olur. Krallık, benzer şekilde, Tanrı’nın eliyle Saul’den alınır Davut’a verilir. Davut da selefi gibi büyük başarılara imza atar. Ancak işlediği üç günaha rağmen, krallık elinden alınmaz, hatta onun soyu, krallık dönemi sona erinceye kadar, bu görevi ellerinde bulundururlar.
İki hikâyede dikkati çeken en önemli fark, sonraki dönem gelenekte Saul görmezden gelinip başarıları önemsizleştirilirken; Davut idealize edilip yaptıkları abartılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2009 |
Gönderilme Tarihi | 5 Kasım 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Cilt: 6 Sayı: 1 |