Beytülmakdis
topraklarındaki krizler geçen yüzyılda arka arkaya meydana geldi. Kriz,
toplumsal hafızada 1948 yılında Filistin toprakları üzerinde Siyonizm’in
varlığının teşekkülüne bağlanmaktadır. Fakat işgal krizi, İngilizlerin,
Araplardan ve diğer destekçilerinden aldığı destekle 1917’de bu bereketli ve
mukaddes topraklara girmesi ile başladı. Bunun üzerinden otuz yıl geçmiş
olmasına rağmen kimlik ve kavramlar üzerinde yoğunlaşan bilgi krizi ise toprak
işgali krizini geride bırakmış bulunmaktadır. Toprak sahiplerinin fikirlerinde
köklü değişiklikler gerçekleştiren bu düşünce akımı, düşmanı arkadaş, kardeş ve
dostu ise düşman yapmıştır. Bu makale, toprak işgalinden önce yaşanan fikir
işgalini, bunun yarattığı Bilgi Krizi’ni ve bu kavramın ortaya çıkışını ele
almaktadır. Ortaya çıkan düşünsel krizin türlerini; pek çok kişinin, bu
topraklardaki varlığına oluşturduğu tehdidi düşünüp buna karşı çıkması
gerekirken sömürgeciye nasıl alkış tutarak ve zılgıt çekerek ihanet içerisinde
bulunduklarını ortaya koyarak bunun çarelerini bulmaya çalışmaktadır.
İncelemede toprak işgalinin zihin işgalinin bir neticesi olduğu, toprak
işgalini sona erdirmenin, önce akılları sömürgecilerin işgalinden ve Batı
hayranlığından kurtaracak bir zihinsel dönüşümle ancak gerçekleşebileceğini
ortaya koymuştur
Numerous catastrophes have consecutively befallen
within the last century in the Holy Land. The Nakba or catastrophe is connected
in the collective memory to the formation of the Zionist state in Palestine in
1948. However, the Nakba of the occupation of this land can be traced back
thirty years earlier and namely to the British occupation in 1917 with the help
of some of their Arab allies amongst others. Prior to the occupation of the
land, the minds were occupied in what could be called the Intellectual Nakba or
crisis in knowledge. This was
manifested through coercive persuasion in the reshaping of identities and
concepts. Thus radically changing and
manipulating the thoughts of the local inhabitants turning the enemy into a
friend, and one’s own brethren into a foe.
This article deals with the idea of the Intellectual Nakba and how the
mind was occupied before the land, as well as tracing the emergence of the term
“Nakba” and its early use. This article thus diagnoses and presents the
symptoms of this phenomenon by extrapolating instances of its
manifestation. Consequently, tracing how
countless people were deceived into applauding and welcoming the colonialist
occupation of their own lands before being awaken to the existential threat it
poses on their presence in their land and eventually revolting and fighting
against the colonisers. The author concludes
that the occupation of the land was a consequence to the occupation of the
mind. In turn, to end of the occupation
of the land an intellectual revolution would first need to take place freeing
the minds from the shackles of colonialism and from being subservient to west.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2019 |
Gönderilme Tarihi | 24 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 16 Sayı: 1 - Kudüs |