The fact that the main element of the Ottoman Empire, which reigned on
three continents, consisted of Turks, enabled many of the state and palace
traditions to be the old Turkish traditions. One of the old Turkish traditions
that took place in the state, palace and social traditions of the Ottoman
Empire in this way was the dish plunder which continues its existence in
different ways in Anatolia today. The dish plunder is based on potlach which is
seen in the Central Asian Turks. Potlach is the name given to the plundering of
the food by the people in the big festivities of the khans or on the occasion
of the feasts. Although the word plunder means and forced seizure, volunteering
is essential in the plunder which is one of the old Turkish traditions. The fact
that the person who allows the plundering is volunteer and not using force by
plunderers made this event a tradition in the ancient Turks. This tradition has
been continued in the Ottomans due to both its stated characteristics and other
meanings it imposes. In large-scale festivals such as weddings and circumcision
feasts belonging to Ottoman dynasty members, it was also called dish plunder to
the grabbing of the bowls filled with food by the people or janissaries. The
dish plunder seen in the Ottoman palace festivals was carried out at the Horse
Square, where the Blue Mosque is located today; in these festivals, large bowls
filled with meat and rice were placed in suitable places in the square and then
opened to plunder with the sign given. Dish plunders were the most important
event of the festivities held on the occasion of palace weddings, which were
devoted directly to the people. As a result of this activity, it was ensured
that the people would witness the generosity of the sultan. The dish plunder
was applied not only at the festivities, but also during the payment of the
three-month salaries of the janissaries which called ulûfe. This form of dish
plunder was carried out in a certain section in the second courtyard of the
Topkapı Palace, where the dishes containing traditional meals such as rice and
zerde were grabbed by the janissaries. The fact that it was exhibited in
festivals and palace ceremonies ensured that the dish plunder was both state
and palace tradition. Dish plunders are described in detail in local and
foreign sources as they create unforgettable scenes. The fact that tradition is
based on voluntarism shows that its aim is not plunder but the meanings
attributed to it. Although essentially it is based on generosity, the fact that
it has been applied to different classes such as people, janissary and ulama
allows this tradition to have different meanings. Therefore, the dish plunder
as one of the state and palace traditions of the Ottoman Empire was a symbol
with multifaceted meanings. Regardless of how it was applied, the dish plunder
which was a beneficence of the sultan, increased the respect and loyalty of the
people to the administration. At this point, dish plunders for the people
in the Ottoman Empire focused on the “beneficence” dimension of this tradition,
whereas dish plunders for the janissaries focused on the “obedience” dimension
rather than the beneficence.
Üç kıtada hüküm süren Osmanlı Devleti’nin aslî unsurunun Türklerden meydana gelmesi, devlet ve saray geleneklerinden birçoğunun kaynağının eski Türk gelenekleri olmasını sağlamıştır. Os-manlı Devleti’nde devlet, saray ve toplum gelenekleri içerisinde bu şekilde yer bulmuş olan eski Türk geleneklerinden birisi de, Anadolu’da günümüzde de varlığını farklı şekillerde devam ettiren çanak yağmasıdır. Çanak yağmasının temeli Orta Asya Türklerinde görülen potlaca dayanmaktadır. Potlaç hakanların şölenlerinde yahut bayramlar vesilesiyle gerçekleştirilen büyük şenliklerde halkın yiyecekleri yağmalamasına verilen isimdir. Yağma kelimesi her ne kadar baskın ve zorla ele geçirme anlamına gelse de, eski Türk geleneklerinden olan yağmada gönüllülük esastır. Çanak yağmasında yağma yapanların zor kullanmasından ziyade yağma yaptıranın gönüllü olması, bu olayın eski Türklerde bir gelenek hâline gelmesini sağlamıştır. Bu gelenek gerek belirtilen özelliğinden gerekse yüklendiği diğer anlamlardan ötürü Osmanlılarda da devam ettirilmiştir. Osmanlı hanedan mensuplarına ait evlilik ve sünnet düğünleri gibi büyük çaplı şenliklerde de içleri yemek dolu kapların halk veya yeniçeriler tarafından kapılmasına çanak yağması adı verilmiştir. Osmanlı saray şenliklerinde görülen çanak yağması, günümüzde Sultanahmet Camisi’nin bulunduğu alan olan At Meydanı’nda gerçekleştirilir; bu şenliklerde içleri et ve pilavla doldurulmuş olan büyük çanaklar, meydandaki uygun yerlere yerleştirildikten sonra verilen işaretle birlikte yağmaya açılırdı. Çanak yağmaları, saray düğünleri vesilesi ile gerçekleştirilen şenliklerin doğrudan halka yönelik olan en önemli etkinliğiydi. Bu etkinlik neticesinde halkın, sultanın cömertliğine şahit olması sağlanırdı. Çanak yağması sadece şenliklerde değil, aynı zamanda yeniçerilere ulûfe adı verilen üçer aylık maaşlarının verilişinde de uygulanmıştır. Çanak yağmasının bu şekli ise Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusundaki belirli bir bölüme aralıklarla yerleştirilmiş, içerisinde pilav ve zerde gibi geleneksel yemeklerin bulunduğu çanakların, yeniçeriler tarafından kapılması şeklinde gerçekleştirilmiştir. Gerek şenliklerde gerekse saray merasimlerinde sergilenmesi, çanak yağmasının hem devlet hem de saray geleneği olmasını sağlamıştır. Çanak yağmaları unutulmaz sahneler teşkil etmelerinden ötürü yerli ve yabancı kaynaklarda ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir. Geleneğin gönüllülük esasına dayanması, amacının yağma değil de ona yüklenen anlamlar olduğunu göstermektedir. Temelde cömertlik olgusuna dayanmakla birlikte halk, yeniçeri ve ulema gibi farklı sınıflara uygulanmış olması, bu geleneğin birbirinden farklı anlamlar içerebilmesini sağlamıştır. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde devlet ve saray gelenekleri içerisinde yer alan çanak yağması, çok yönlü anlamlar içeren bir sembol olma özelliği taşımıştır. Ne şekilde uygulanırsa uygulansın sultanın bir ihsanı olan çanak yağması, tebaanın yönetime karşı olan saygı ve bağlılık duygu-sunun artmasını sağlamıştır. Bu noktada Osmanlı Devleti’nde halk için gerçekleştirilen çanak yağmaları, bu geleneğin daha çok “ihsan” boyutuna odaklanırken yeniçeriler için gerçekleştirilen çanak yağmaları ise ihsandan ziyade “itaat” boyutuna odaklanmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Halk Bilimi |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Mart 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 16 Sayı: 125 |