Öz
Genel olarak folklor konusunda bugüne değin Almanya’da yapılan tanımlamalara (örneğin Kant) şöyle bir göz atıldığında kuramsal olduğu kadar folklorun bilimsel dayanaklarına ilişkin tartışmalarda, 18. yüzyılın son çeyreğinde özellikle Johann Gottfried Herder’in (1744-1803) ‘Dilin kökeni Üzerine (Abhandlung über den Ursprung der Spache) ve Alman edebiyatına ait parçalar I (Fragmente zur deutschen Literatur I)’ çalışmalarında dile getirdiği düşünceleri önemle anmak gerekir görüşündeyiz. Folklor konusunda gündeme gelen tartışmalarda Herder adına daha çok bir sorunsal olarak ‘halk’ kavramı çevresinde sıklıkla gönderme yapıldığını anımsatmalıyız. Herder, folklor kavramına bağlı olarak halk kavramını kendince tanımlar. Herder’in ‘halk’ kavramını hangi anlamlarda kullandığını irdeleyen Meral Ozan (Milli Folklor Dergisi Sayı 45) ‘halk’ kavramının genel olarak şu dört anlamda kullanıldığını belirtmektedir: 1) genel olarak irili ufaklı bir topluluğu; 2) bir devleti meydana getiren bir topluluğu; 3) toplumun alt kesimlerini; 4) bir milleti ya da bir ulusu ifade eden bir kavram olarak kullanmıştır. Söz konusu çalışmayı tamamlar nitelikte olan bu inceleme hem folklor hem de halk kavramlarının daha doğru anlaşılabilmesi için gerekli olduğunu düşündüğümüz, Herder’in ilgili kavramlar konusunda önerdiği özgül düşüncelerini biraz daha ayrıntılı olarak belirginleştirmeye çalışmaktadır. Gerçekten de Herder’in folklor ve halk kavramları konusunda ileri sürdüğü düşünceler belli bir ortamın düşünceleriyle yoğurulmuştur. Burada söz konusu olan düşünceleri, savları, kısacası Herder’in yaklaşımını özellikle Kant ve Aydınlanma düşüncesinin oluşturduğu bağlamın içinde konumlandırmak gerekir görüşündeyiz. Herder’in kendi özgün tarihsel sorunsalı çerçevesinde bu kavramı nasıl bir düşünce sistematiği (dizge) üzerinde kurguladığını, onun gerek kendi ulusal halk kültürü gerekse kendi ulusal tarihi bağlamında hangi kuramsal sorunları çözmek için oluşturduğunu, özellikle de folklor kavramına koşut olarak hangi görüşlere bir tepki olarak halk kavramına başvurduğunu göstermek istedik. Amacımız halk kavramını irdelerken Herder’in kültürel çoğulculuk kavramının ve kültür relativizminin (göreceliliğinin) nasıl evrildiğini ortaya koymaktır. Böylelikle, Herder’in kültür relativizmine dayalı görüşlerini biçimlendirirken aynı zamanda folklorun kendince kuramsal temellerini atıp bilimsel bir alan olarak sınırlarını nasıl belirlediğini göstermeye çalıştık. Bunu yaparken gönderme metin olarak seçtiğimiz, Herder’in Dilin Kökeni üzerine kaleme aldığı ünlü bir yazısında yalnızca dilin doğuşunu anlatmakla yetinmediğini; ona göre dilin kökeninde ‘halk’ ve ‘halk ruhu’ kavramlarının bulunduğunu görmekteyiz. Gerçekten de Herder yazısında söz konusu bu kavramları öncelikle kendi içlerinde tanımlayarak dilin yaratıcı gücü sayesinde ulusal bir bilinç oluşabileceğine işaret eder. Bu çalışmada Herder’in halk kavramı konusundaki tutumunu bu açıdan irdeleyeceğiz. Kanımızca Herder’in folklor araştırmalarına en önemli katkısı bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Herder’e göre ırk ya da etnik aidiyet, bir bilinçlilik biçimi olarak halk ruhunun somut unsurlarıdır. Herder, dil olmadan bu ruhun (toplumsal bilincin) varlık kazanamayacağına inanır. Onun görüşüne göre her halkın kendine özgü bir söyleme biçimi (söylem) yaratması gerekir ve bu söylemlerin arasında dil en önemli dolayımlardan (aracı unsurlardan) biridir. Bu tezleriyle, Herder aynı zamanda ulusal folklor (bir ulusun folkloru) ve tarih arasında bağlantılar kurmaya uğraşır, tanımlamalarını genele (folklor ve halk konusunda) yaymaktan geri durmaz.