Halktan doğan imgelerin, görsellerin toplumsal anlamları üzerine düşünmek ve onları etnografik bilgi nesnesi olarak kabul etmek kültürü anlamada zengin bir çerçeve sağlamaktadır. Bu bağlamda grafiti ve sokak sanatı hem kendine özgü halk bilgisi olan kültürel bir birim olarak hem de toplumsal kurumlarla ilişkisi bakımından değerlendirilmeye uygundur. Kültürel bir ifade biçimi olarak grafiti, 1960’larda kentin imkânlarından yoksun olan gençliğin varlığını ilan etme biçimi olarak New York’ta doğmuştur. Getto mahalleler ve trenlerde başlayan kentsel izler, 1980’lerde dünyanın pek çok kentinde görünürlük kazanmaya başlamış ve bu süreç içerisinde de hâkim kültürle çeşitli ortaklıklar kurarak günümüze ulaşmıştır. Buna paralel olarak altkültürel doğasından uzaklaşmış; “sanat” olma niteliği ile ön plana çıkmıştır. Kendine özgü yordam ve taktikler ile gündelik hayatı yaratıcılıkla dönüştüren bu pratiğin bugün bir tür “ehlileşme” ve popülerleşmeye uğradığı; sanat galerileri, müzeler, belediyeler ve çeşitli kuruluşlarla iş birliğinin arttığı söylenebilir. Bu çerçevede çalışmanın amacını, söz konusu kültürel alanın Yunanistan’ın başkenti Atina’da nasıl deneyimlendiğini, değişimin yansımalarını ve üretimdeki dinamikleri anlamak oluşturmaktadır. Bölgedeki kentsel izlerin yoğunluğuna dair medyanın ilgisi, 2008 sonrasında büyüyen politik ve ekonomik kriz atmosferinin grafiti ve sokak sanatı üretimini arttırdığına yönelik akademik çalışmalar, tarihî ve radikal politik hareketlere konu olan, tüm duvarları grafiti ve sokak sanatı ile kaplı Exarchia isimli özgün bir semte sahip olması bu çalışma için Atina’nın seçilmesinin altında yatan sebeplerdir. Araştırmanın örneklemi çerçevesinde etnografik bir yöntem izleyerek Atina’da yaşayan 15 grafiti ve sokak sanatçısıyla derinlemesine görüşmeler ve doğal gözlem yapılmıştır. Saha araştırmasında, Atina grafiti ve sokak sanatının üretimdeki dinamikler ve motivasyonlar açısından melez bir karakterinin olduğu; sosyo-ekonomik yapının çoğunlukla bu kültürel ifade alanının gündemini belirlediği; grafitiden sokak sanatına geçerken toplumsal alanda “kabul görme”ye doğru bir gidişatın olduğu anlaşılmaktadır. Sahada aktörlerin her biri, birbirinden farklı motivasyonlarla özgün tarzını yaratmaya ve yarıştırmaya çabalamakta, öte yandan tarzları tüketim kültürünün bir ögesi hâline gelmekte ve piyasa mekanizmasına eklemlenmektedir. Fakat bu durum söz konusu grubun kendine özgü tarz ve kültürünün son bulduğuna değil, oyunun kurallarının değiştiğine işaret etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kültürel çalışmalar |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 17 Sayı: 129 |