Kazak halkında yedi kuşağa dâhil olan insanlar yakın akraba olarak kabul edilmiş ve bu yedi kuşağın kendi aralarında evlilik gerçekleştirmesi yasaklanmıştır. Kazak halkının geleneksel akrabalık anlayışı içerisinde yedi ata (yedi kuşak), erkeğin soyunun devamının toplumsal bir norm olarak kabul edildiği bir sistemdir. Kazak halkı kendi içinde üç “cüz”e, yani üç kola bölünür. “Yedi ata” sistemi “ata”, “ake”, “bala”, “nemere”, “şöbere”, “şöpşek”, “nemene” olarak adlandırılan bir soydan türeyen sülâle üyelerinden oluşur. Bu üyelerin nesilleri bir atanın çocukları sayılır ve yedi kuşak üyeleri kendi aralarında evlilik yapmazlar. Kazak toplumunda ‘‘yedi ataya’’ kadar kendi soyunu bilmek, her insan için zorunluluktur. Yedi kuşak tamamlanana kadar kız verip kız almanın yasaklanması, Kazak toplumunu soyun bozulmasından, soy ve genetik özelliklerinin kaybolmasından korumuş ve bu nedenle Kazak halkının büyükleri bir soyda yedi kuşak yetişip büyüyene dek akrabalık bağlarına dikkat etmiştir. Sekizinci kuşaktan başlayarak yeni “ru” (soy) ismi belirlenir. Bunun için, o soyun büyükleri ve kadıları, halk başkanları soy üyelerini davet edip, boz kısrak kesip dualar eder ve yedi kuşağı doldurdukları için bundan böyle o soyun kendi içinde kız alıp kız vermesine, dünür olmalarına izin verirler. Bu makalenin temel amacı, Kazak halkının diğer Özbek, Türkmen gibi bazı Türk soylu halkların aile kurma ve evlenme geleneklerindeki benzerlikleri ve akrabalık sistemindeki yedi ata, yedi kuşak geçmeden akraba evliliği gerçekleştirmeme geleneğini yaşatma konusundaki gelenek ve uygulamaları tanımlamak ve analiz etmektir. Akraba evliliklerinin getirdiği sağlık sorunlarını önlemede önemli bir geleneksel anlayış olan kan saflığının korunması meselesi, sadece Kazak halkının değil, bütün halkların nesillerinin sağlıklı olması ve geleceklerinin güvenceye alınması açısından çok önemlidir, çünkü akraba evlilikleri birçok genetik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Günümüzde tıp bilimi de bunu araştırmaktadır ve kanıtlamaktadır. Bu nedenle, genetik tahribattan korunma, genetik özelliklerin ve kan saflığının korunması, günümüzdeki güncel sorunlardan biridir. Makalede, XIX-XX. yüzyıllardaki Rus gezginleri ile bilim adamlarının tarihî, etnografik çalışmalarına; masal, efsane ve destanlara dayanarak Kazakların yedi kuşak tamamlanana kadar kız alıp vermeme geleneği ile aile kurmada korudukları en önemli kurallara değinilir. Araştırmada yedi kuşak ve yedi kuşak tamamlanmadan kendi aralarında kız verip, kız alıp dünür olmaya izin verilmediği ve bu şartı bozanların ise ‘‘kan karıştıran’’ olarak bilinip, onlara çeşitli cezaların uygulandığı konusu da ele alınmaktadır. Çalışmada akrabalık sisteminde yedi kuşağa kadar kız alıp vermeme, akraba evliliği yapmama geleneğinin korunmasını gerektiren bazı tarihsel ön koşullar gözden geçirilip örnekler verilmiştir. “Yedi ata” sistemine açıklık getirilip bir sınıflandırma yapılmıştır. Kazak halkında bu geleneğin oluşumun tarihi ile onun bugüne kadarki korunması meselesi de incelenmiştir. Kazak halkının bir soy içindeki yedi kuşak ve yedi kuşağa kadar kız alıp verme-me meselesiyle ilgili Kazakların “cüz”lerine (büyük, orta, küçük) dâhil olmayan Koja ve Töre adlı boyun konuyla ilgili özellikleri ele alınmıştır. Araştırmanın ana bölümü birkaç yönteme dayanılarak incelenmektedir. Öncelikle, karşılaştırmalı tarihî yöntem kullanılarak Kazak bozkırının çeşitli bölgelerinde yaşayan Kazakların yedi kuşağa kadar kız alıp vermeme geleneği araştırılmış ve onları esas alarak tarihî açıdan diğer Türk boylarıyla (Özbek, Türkmen) karşılaştırılarak ortak ve farklı yanları belirlenmiştir. İkinci olarak, sistematik bir yöntemle yedi kuşağa kadar kız alıp vermeme geleneğini bozduklarında uygulanan cezalar hakkındaki verilerde etnografya ile ilgili alanların (linguistik, folklor) bilgi ve verileri kullanılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Halk Bilimi, Antropoloji |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 17 Sayı: 129 |