Kentleşme, mekân olarak kentleri ve özne olarak bireyleri/toplumları etkileyen ve onlardan etkilenen bir süreçtir. Bu süreçte kentlerin konut alanları, ticari mekânları, açık ve kapalı kamusal mekânları değişikliğe uğramış, bu değişiklikten toplumların üretim ve tüketim biçimleri, yaşam tarzları ve kültürel pratikleri doğrudan etkilenmiştir. Özellikle büyük kentlerde, kentleşmenin ilk yıllarından başlayarak günümüze kadar en büyük değişikliklerin gözlendiği mekânlar arasında, “tarihî kent merkezi”, “eski kent merkezi”, “tarihî kent içi alan” ya da “tarihî kentsel alan” gibi farklı şekillerde adlandırılan alanlar yer almaktadır. Tarihleri kentlerin kuruluşuna kadar götürülebilen merkezler, pek çok tarihî ve kültürel miras unsurunu barındırmakta; bu sebeple de “kentsel sit alanı” statüsüne girmektedir. Ayrıca tarihî kent merkezleri, doğal ve kültürel miras unsurlarını barındırmasının yanında kentli için ticari, toplumsal ve kültürel imgeleriyle bir kamusal alan işlevi görmektedir. Ancak hızlı, aşırı ve plansız nüfus hareketleri kent merkezlerinde bir yığılmaya neden olmuş, yeni iş alanlarının, üretim ve tüketim mekânlarının inşası ile bu merkezler sakinlerini ve cazibesini, ticari ve ekonomik işlevini yitirmiş ve zaman içinde çöküntü alanı hâline gelmiştir. Hem yaşam alanı hem de ticari ve toplumsal olarak terk edilen bu merkezlerin kültürel ve tarihî miras unsurları da bu süreçten etkilenmiştir. Ancak zamanla buralara odaklanan kentsel yenileme ve canlandırma uygulamaları gündeme gelmiştir. Kültürel ve tarihî mirası barındırması dolayısıyla kent ve kültürel miras yaklaşımlarının ve çalışmalarının temel konularından olan tarihî kent merkezleri, kentsel koruma yaklaşımlarında öncelikle somut miras unsurlarının korunması açısından gündeme gelmişse de kültürel miras yaklaşımlarındaki değişimler neticesinde tek yönlü kentsel koruma yaklaşımları yerini somut ve somut olmayan kültürel mirası birlikte ele alan bütüncül yaklaşımlara bırakmıştır. Bu değişiklik, kentsel koruma yöntemlerinden biri olarak değerlendirilen kentsel yenileme ve yeniden canlandırma uygulamalarını çok yönlü ele almaya imkân sağlamış; konunun fiziki yenilemenin ötesinde kültürel bir yenileme süreci olarak değerlendirilmesini zorunlu kılmıştır. Kent merkezlerinde hayata geçirilen yeniden canlandırma projelerinin temelde üç boyutu olduğu söylenebilir: Kültürel mirası koruma boyutu, turizm boyutu ve toplumsal boyutu. Bu makale kapsamında toplumsal boyut, bu merkezlerin kültür aktarımı ve paylaşıma olanak sağlayan kültürel mekân olma özellikleri bağlamında ele alınmış; yeniden canlandırmanın kültürel boyutuna odaklanılmıştır. Bu doğrultuda öncelikle kentsel yenileme ve yeniden canlandırma kavramları açıklanmış; kent merkezlerinin yeniden canlandırılmasını gündeme getiren neden ve süreçlere değinilmiştir. Yeniden canlandırmanın kültürel mekân boyutu ise, 2003 tarihli Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin sadece miras unsurlarını değil kültürel mekânları da korumaya dâhil etmesinden hareketle, aktarım işlevi güçlü olan kültürel mekân kaybının sebepleri, bu kaybın doğurduğu sonuçlar ve günümüzde bu mekânlara duyulan ihtiyaç odağında ele alınmış; yenilenen mekânların kentliler açısından paylaşım ve aktarım ortamları yaratması bağlamında değerlendirilmiştir. Ayrıca canlandırılan alanların kültürel toplanma mekânı olma boyutunun öne çıktığı uygulama ve proje örneklerine yer verilmiştir. Bu doğrultuda somut olmayan kültürel mirasın korunması ve aktarımı noktasında Sözleşme’nin de önerdiği kültürel yönü de kapsayan çok yönlü yeniden canlandırmanın ve bütüncül koruma yaklaşımlarının önemi ele alınmıştır.
Kültürel mekân somut olmayan kültürel miras yeniden canlandırma kent meydanı aktarım
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kültürel çalışmalar |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 17 Sayı: 130 |