Öz
Yaşantımızın bir parçası olan Rüya, en basit ifadeyle, uyku sırasında görülen hayal dizileridir; insanın ruhu ile gördüğü ve aklı ile idrak ettiği tinsel olaydır. İnanç ve kültür yapısına bağlı olarak her milletin ve dinin kendine özgü rüya motifleri, kabulleri ve tabir gelenekleri vardır. Medeniyet tarihi boyunca rüyanın anlaşılması ve açıklanmasında dinî inançlar, dinsel hüviyet taşıyan gelenekler, mistik adetler ve yaşam tarzları belirli roller üstlenmiş. Bu zaman içerisinde rüyalar oluşumları, gizemli yapıları ve özellikleriyle içine aldıkları toplumların sanatında, folklorunda ve edebi eserlerinde işlenen önemli malzeme konumuna gelmiştir. Türk kültüründe rüyaya verilen önem edebiyatımıza da yansımıştır. Bu konudaki çalışmalar daha çok divanlardaki rüyalar, mesnevilerdeki rüyalar, aşık tarzı Türk halk şiirlerindeki ve modern edebiyattaki rüya motifleri üzerinde yoğunlaşmıştır.
Rüyanın edebî öge olarak kullanılışı esas olarak İslamiyet sonrası dönemlerde sıklık kazanmıştır. İslamiyet öncesine ait rüya metinlerine gelince Türkçenin bilinen ilk yazılı belgeleri olan yazıtlarda rüya ile ilgili herhangi bir veri bulunmamakta, dolayısıyla yazılı kaynaklarımızdaki ilk rüya metinleri Eski Uygurca dönemine kadar götürülebilmektedir. Türkler tarihleri boyunca farklı dinlere girmiş nihayetinde İslam dinini kabul etmişlerdir. Benimsenen bu dinler (Budizim, Manihaizm, Hristiyanlık, Tibet Budizmi) onların edebiyatına da yansımış; Budist, Maniheist ve az sayıda Hristiyan Uygurlara ait eserler vücuda gelmiştir. Çoğunluğu Budist küliyata ait olan çeviri eserlerden oluşan Budist Uygur edebiyatını 9. yüzyıldan başlayıp 14. yüzyılın sonlarına değin tarihlendirmek mümkündür. Başlangıçta daha çok Soğudçadan, Toharcadan ve Çinceden yapılan çeviriler son dönemde yerini Çinceden ve Tibet Budizmine ait eserlerden yapılan çevirilere bırakmıştır. Türk dilinin tarihî dönemleri içinde Karahanlılar döneminden önceki/ İslamiyetten önceki dönemler pek işlenmemiş, Kutadgu Bilig’den önceki Eski Türkçe metinlerde yer alan rüya motifleri üzerine ayrıntılı ve bütünlüklü bir çalışma henüz yapılmamıştır. Bilindiği üzere, Eski Uygurca döneminden kalan yazmaların çoğu Budist içerikli çeviri eserlerdir. Yazıda sunulan rüya metinleri ve motifleri de genel olarak bu metinlerde görülmektedir. Söz gelimi, bu yazıda Eski Türkçe döneminin ikinci evresi olan Eski Uygurca dönemi metinlerinde, özellikle de Budist Uygur Edebiyatına ait metinlerde geçen rüya motifleri tespit edilen örnekleriyle birlikte sunulacak; sözü edilen eserlerde geçen rüya parçaları ve onların Türkiye Türkçesine aktarımı verilecek, metindeki rüya motifleri değerlendirilecektir.