Öz
Mitler, insanlık tarihinin ilk sözlü edebiyat ürünü olarak kabul edilebilme potansiyeline sahip olan anlatılardır. Özellikle yaratılışla ilgili anlatılar, mitlerin devşirilmiş şekilleri olarak kabul görür. Konu efsanelere geldiğinde ise, efsanelerde tarihî veriler bulunabilirse de bunlar net tarih ve zaman bilgisi vermezler. Efsaneler mitlerden sonra oluşmuş olan, oluşmaya da hâlâ devam eden anlatılardır. Efsanelerde ve mitlerde yer alan konular ve kahramanlar sanat çatısı altında yeniden biçimlenmeye, başka kimliğe ve bedene bürünmeye devam etmektedir. Bu durum, tarihin her döneminde üretilmiş olan her alandaki sanat eserlerinin anlaşılmasında ya da bütünüyle kavranabilmesinde mitlere ve efsanelere doğrudan bir önem atfetmektedir. Özellikle mitlerde ve efsanelerde kullanılan imgelerin anlamlarının sanatta her dönem karşılık buluyor olması, bu imgelerin insanlığın ilk anlatılarında hangi anlamları işaret edecek şekilde kullanılıyor olduğu bilgisini de değerli kılmaktadır.
Bu çalışmada sanatsal anlatıların da mitolojik ve efsanevi kurgular gibi okunabilirliği dört farklı sanatçının seçili yapıtları üzerinden karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Zümrüd-ü Anka/Simurg, Turna ve Tavus kuşları özelinde kuş imgesinin mitolojide ve sanatta ele alınma şekli ve amacı üzerinde durulmuştur. Sonuçta mitlerin sanata olan etkisine kuş imgeleri üzerinden vurgu yapılırken efsanevi kahramanlar ve mitolojik yaratıklar sanatçının süzgecinden geçerek onun dünyasındaki değerlerde, bu değerleri yansıtma biçiminde yeniden vücut bulmuş, farklı bir mite dönüşmüştür.
Her ne kadar coğrafyalar ve kültürler arasında fark olsa da ilkel insanın korkularının ortak, dolayısıyla korkularını alt etme yöntemlerinin de ortak olduğu mitler ve efsaneler aracılığıyla hatırlanmıştır. Sanatın da evrensel bir dil olduğu ve insanın varlığı ile biçim ve anlam kazandığı kabul edilirse insanların benzer olaylar karşısında benzer ya da ortak tepki ve davranış geliştirmesi doğal sayılabilmelidir. Dolayısıyla kuş imgesi her ne kadar farklı sanatçılar tarafından, farklı üsluplarda, farklı kompozisyonlarla dışa vurulsa da sanatçıda bıraktığı izlenimler ve algılar arasında belli bir ilişkinin kurulması doğal karşılanacaktır.
Çalışmada, özellikle konu için örnek seçilen sanatçıların eserlerinin incelendiği bölümlerde görülecektir ki sanatla sanatçının dönemi, anlatısı, biçemi ve kendisini ifade etme biçimi değişkenlik arz etse de sanatta izdüşümüne rastlanan mitolojik ve efsanevi motiflerin işaret ettikleri anlam değişmemektedir. Daha açıklayıcı bir ifadeyle, mitolojideki ve efsanelerdeki kuş ögeleri gibi motifler, uzun bir serüveni de kapsayacak şekilde yüz yıllardan beri belli bir anlam ile insanlığın ortak mirasında yer almaktadır. Sanat mevzubahis olduğunda ise aynı motiflerin bir materyal olarak sanata dâhil edilmesi ya da sanatçının kendisini ifadesinde onlara başvurması söz konusudur.
Dolayısıyla, mit ve efsanelerdeki imgeler sanatta devamlılığın nadide bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha açık bir anlatımla, insanlığın ilk sözlü ve yazılı örneklerinde rastlanan, mit ile efsanelerde de bulunan motiflerin hem belli bir noktanda sonra geçmişte hem de bugünde aynı ya da benzer anlamlarda sanatta kullanılıyor olması, bugün ile geçmiş arasındaki ilişkinin sanat özelinde de daim olacağının bir göstergesi sayılabilecektir.