Öz
Bir ulusun dilini, tarihini ve kültürünü incelerken rehber bir kaynak olarak başvurulan folklor anlatıları,
o ulusun kimliğini temsil etmesi nedeniyle önemli bir rol üstlenir. Folklor araştırmaları bu açıdan yalnızca dil
ve edebiyat alanında değil, aynı zamanda sosyoloji, tarih ve kültür bilim çalışmalarına da yol gösterir. Oldukça geniş araştırma alanına sahip olan sözlü halk edebiyatının ürünleri; halk türküleri, maniler, bilmeceler,
menkıbeler, deyimler ve atasözleri, efsaneler, mitler ve en çok da masallardır. Milletlerin kültür birikimi
sonucunda oluşan ve ortak miras haline gelen masallarda, düş ve gerçek hayat arasındaki uzlaşma aktarılırken; her millet tasarladığı hayat standardı, refahı ve mutluluğu elde etmek için verdiği mücadelesini kendine özgü sembollerle dile getirmektedir. Halk için büyük anlam ifade eden bu semboller, özgün hayvanlar ya da bazı mitolojik varlıklardan oluşabilir. Kuşkusuz, bu sembollerden biri de yılan simgesidir ve yüzyıllardır yılan sembolü birçok kültürde ve inanışta önemli bir yere sahip olmuştur. Esrarengiz bir güce sahip olduğu düşünülen yılan; genellikle uğur, sağlık, koruyucu ruh, yaşama gücü, gençlik, ölümsüzlük, sonsuzluk, şifa, yeniden canlanma ve insanı kötülüğe sürükleyen nefis gibi sembolik anlamlar taşımıştır. İlkel dönemden beri insanoğlunun hayatında önemli bir yere sahip olan yılan, günümüzde de önemli bir metafor olarak görülmektedir. Yılan kavramı; Mezopotamya, Anadolu ve Mısır kültüründe Tanrı, Tanrıça ve hükümdarlarla ilişkilendirilmiştir. Antik Yunan’da yılan sağlıkla özdeşleştirilmiştir. İskandinav ve Kelt kültüründe kurnaz ve çift başlı bir yaratık olarak tasvir edilmiştir. Bu durumda, kimi din ve kültürde yılana olumlu özellikler yüklenip kutsal
sayılırken, kimi kültürde ise lanetli bir varlık olarak kabul edilmiştir. Tarihsel serüveninin getirdiği bilinçaltı
ve tarihin hafızasında bıraktığı gizemli tortu nedeniyle yılan imgesi; bilimde, edebiyatta, mitolojide, inançta
ve sanatta yaşamaya devam etmektedir. Çalışmamızın temel amacı iki farklı halka ait olan “Şahmeran”
anlatısı ile “Bakır Dağının Sahibesi” masalı incelenerek; her iki toplumun sözlü kültüründen alınarak edebiyata kazandırılan eserlerden hareketle bu kültürlere ait masal ve efsane içeriği, konusu, olay örgüsü, amaç ve
masal, efsane bitişini değişik açılardan ele almaktır. Ayrıca anlatılarda yer alan başkahramanların (yılan
kadın) fiziksel ve ruhsal özellikleri başta olmak üzere, yardımcı karakteri de inceleyip, köklerini, ortak ve
farklı yönlerini tespit ederek, karşılaştırma sonucunda kültürlerine ait çıkarımda bulunmaktır. Karşılaştırma
sonucunda; ortak olan ya da yakın benzerlik gösteren pek çok husus olduğu görülmüştür. Kültürel unsurlar
zamana / mekâna göre küçük değişkenlikler gösterirken, her iki anlatının özünde içerdiği öğüt ve geleneksel
yapısı korunmuştur. Temelde kültürler arası alışveriş ve tarihi bağların yanı sıra; inanış, toplumun geçim
kaynakları, iklim ve coğrafi koşullarda bu benzerliklerin şekillenmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu bağlamda çalışmamız, gelecekte karşılaştırmalı folklor alanındaki yeni araştırmalara yol gösterme mahiyetinde
ışık tutarak, yeni tartışma başlıkları açmayı hedeflemektedir. Çalışma Hippolyte Taine’in muhit, ırk, zaman
teorisi ile benzerlik gösterse de farklı bir karşılaştırma denemesidir.
Teşekkür
Sayın Prof. Dr. Bahar GÜNEŞ'e desteklerinden dolayı sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.