Öz
Endüstrileşme evrelerinin tekstil sektöründe ortaya çıkması, ipekli ve yünlü dokumacılıktan pamuklu ve keten dokumacılığına kadar, Türk dokuma geleneğinin özgün yönlerinin ve ulaştığı sentezlerin ortaya çıkarıl-masını önemli hale getirmiştir. Osmanlı dokuma geleneğinin geçmişle olan bağları ile bugüne ulaşan tarihi izdüşümleri, genel bakış açısıyla henüz değerlendirilmemiştir. Bu değerlendirme ancak dokuma geleneğinin alt türlerinde yürütülecek araştırmalarla mümkün olabilir. Bu çerçevede, Osmanlı arşiv belgelerinde Engürü şalı olarak belirtilen Ankara şalının genel serüveninin ortaya çıkarılması, Osmanlı dokumacılığının kökenleri-nin anlaşılmasına önemli bir katkıdır. Ankara şalı 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyıla uzanan süreçte, Anka-ra’nın en önemli üretim metâsıdır. Ankara şalı uzun bir süre Bursa ve İstanbul atölyelerinde dokunan nitelikli ipek kumaşların ardından seçkin zümrelerin en çok talep ettiği kumaştır. Ankara şalının belirlendiği ilk belge 1715 tarihliyken, belirlenen son belge 1863 tarihine aittir. 1790 yılından sonra Ankara şalı ile ilgili belgelerin yoğunluğu artmaktadır. Ankara şalı dokuma tekniğinin, Ankara sofu dokuma tekniğindeki ilerlemeler sonu-cunda üretildiğini düşündürecek oldukça fazla sayıda işaret vardır. Sof, iplik hammaddesinden dokuma tekni-ğine tamamen özgün bir dokuma türüdür. Ankara şalı, Ankara sofu ile aynı iplik hammaddesinden yani tiftikten dokunan bir kumaştır. 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ilk yarısına uzanan bir süreçte, İstanbul ve Bursa gibi şehirlerde yazlık kıyafetlerin Ankara şalından diktirildiği anlaşılmıştır. Ankara şalını talep edenler arasında donanma ve saray da yer alır. Donanmaya, sancaklık kumaş olarak Ankara şalının üretildiği tespit edilmiştir. Kumaşın üretiminde Ankara’da Müslüman kadınların rolü de belgelere yansımıştır. 19. yüzyıldan itibaren ithal şal kumaşlara karşı önemli düzenlemeler yapılmış, ancak bu tedbirler başarılı olmamıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa menşeli şalların, İstanbul başta olmak üzere, Osmanlı şehirlerinde rağbet görmeye başladığı da belgelerde görülmüştür. 1830-1840 yılları arasında Ankara şalı üretiminde çok hızlı bir çöküş yaşandığı anlaşılmaktadır. Osmanlı idaresi problemin, kalitenin korunamaması ve fiyat istikrar-sızlığından kaynaklandığını düşünerek, standart ölçü ve kalitede Ankara şalı üretimini sağlayıp, vergi kaybının da önüne geçmek için miri boyahanede boyanarak damgalanmasını istemiştir. Kalite ve fiyat istikrarı için 19. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren yed-i vahid uygulamasıyla İstanbul ve Bursa gibi şehirlerde sabit mekânlar belirlenerek arz üzerinde kontrol kurulmuştur. Yed-i vahid uygulaması çerçevesinde İstanbul'da belirlenen mekân Yenihan iken Bursa'da Eski Yenihan'dır. Ankara şalı üzerindeki ağır vergi yükü belgelerdeki ifadelerin içeriğinde hissedilse de yed-i vahid uygulamasıyla belli bir zümreyi korumak amaçlanmamış, daha ziyade kalite ve fiyat istikrarı hedeflenmiştir. Sonrasında belirlenen sabit mekân uygulamasına, üretim yeteneğini engellediği gerekçesiyle itirazlar belgelere yansımıştır. Ankara şalının; hünkâri, berce, kaba şal, harcıalem vasat şal ve edna şal gibi çeşitleri ile narçiçeği, kanarya, samuri, sincabi, kahverengi, mavi, sarı şal, beyaz şal gibi renkleri belirlenmiştir.