Küreselleşen dünyada bilgi kirliliğinin neden olduğu inanç erozyonu ve buna bağlı ortaya çıkan ruhsal bunalımlar nübüvvete olan ihtiyacı göz ardı edilemez bir gerçeklik olarak öne çıkarmaktadır. İlk insanla başlayan nübüvvet deneyimi insanlığın kaderini tayin etmiş, tarihini biçimlendirmiştir. Bununla birlikte nübüvvetle ilgili tartışmalar tarih boyunca devam etmiştir. Modern çağda Hristiyan apolojetikler ve nübüvvet inkarcıları, İslâm peygamberini eleştirilerinin merkezine yerleştirmişlerdir. Batı dünyası Buda, Zerdüşt ve Konfüçyüs gibi semâvî kabul edilmeyen din kurucularına saygı gösterirken, Hz. Peygamber’e önyargılı bir yaklaşımı tercih etmiş ve onu ötekileştirme üzerine bir kimlik inşası yoluna gitmişlerdir. Bunun nedeni İslâm’ın tehdit olarak algılanmasıdır. Nitekim Batı dünyası yüzyıllar boyunca Müslümanlar kadar organize bir güçle karşı karşıya gelmemiş ve hiçbir düşünce sistemi İslâm’ın tevhit doktrini kadar inanç sistemlerini temellerinden sarsmamıştır. Hristiyanlar, savaş meydanlarında Müslümanlarla mücadele ederken aynı zamanda halklarının bu yeni dine geçmemesi için çaba göstermişlerdir. Hristiyan polemistler, kendi dindaşlarının İslâm’a yönelmesinin önüne geçmek için Hz. Peygamber’in nübüvvetini tenkit eden bazı argümanlar geliştirmişlerdir. İslâm’ın geçersizliğini kanıtlamak için peygamberinin güvenilirliğini hedef alan polemistler, “o peygamber değilse Kur’an da vahiy değildir” sözleriyle hedeflerini ortaya koymuş ve eleştirilerinin dinî bağnazlıktan kaynaklandığını bir nevi itiraf etmişlerdir. Hz. Peygamber’e yönelik eleştirilerin kökenleri araştırıldığında birçoğunun 8. yüzyılda Şam Emevî hilafetinde yaşamış kilise babası ve bürokrat Yuhanna ed-Dımaşkî’nin kaleme aldığı E Pege tes Gnoseos adlı eserin ikinci bölümünü teşkil eden “De Haeresibus” başlıklı bir risaleye dayandığı görülmektedir. Genellikle subjektif yorumlara dayanan eleştiriler zaman içinde tekrar edilerek Batı’da Hz. Peygamber’e yönelik olumsuz bir algı ve imaj probleminin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiş ve İslamofobiyi beslemiştir. Bu çalışma, eleştirilerin tarihsel kökenlerini incelemenin yanı sıra, yaygın eleştirilere ve bu eleştirilerin modern çağa ve tartışmalarına nasıl yansıdığına dair kısa bir değerlendirme sunacaktır. Bu bağlamda modern eleştirilere kaynaklık eden ilk eleştiriler, eleştirilerin farklı dönemlerde sosyal gelişmelere bağlı olarak yeniden yorumlanmasına ve bu yorumların modern çağda Batı düşüncesine etkilerine değinilmiş, günümüzde sıklıkla dile getirilen bazı eleştiriler değerlendirilmiş, Hristiyan polemistlerin sıklıkla gündeme getirdiği, Hz. Peygamber’in Hz. Âişe ve Zeyneb bint Cahş ile evliliğine yönelik eleştirilerin tahliline nispeten daha fazla yer ayrılmıştır. Orta Çağ’da bilhassa haçlı seferleri dönemlerinde ortaya atılan abartılı eleştiriler zamanla Batı toplumlarında inandırıcılıklarını kaybetmiş ve ahlâkî yönden sorgulanmaya başlamıştır. Bunun neticesinde Henry Stubbe (1632-1676), Thomas Carlyle (1795-1881), Reginald Bosworth Smith (1839-1908) gibi birçok Batılı yazar Hz. Peygamber’i olumlu tasvir eden çalışmalara imza atmışlar ve yer yer eleştirmenleri tenkit etme yoluna gitmişlerdir. İslâm imparatorluklarının Avrupa için askerî bir tehdit olmaktan çıktığı modern dönemde, Hz. Peygamber’e yönelik eleştirilerde belirgin bir azalma gözlemlenmiştir. Günümüzde Hz. Peygamber’e yönelik eleştirileri işleyen yayınlar yanında bu yayınları eleştirel bir bakışla ele alan çalışmalarda da artış görülmektedir.
Bu çalışma Dr. Öğr. Üyesi Ahmet SÜRURİ danışmanlığında Eylül 2023 tarihinde tamamladığım “HZ. PEYGAMBER’İN NÜBÜVVETİNE YÖNELİK MODERN ELEŞTİRİLERİN TAHLİLİ” (İbn Haldun Universitesi, İstanbul, 2023) başlıklı doktora tezi esas alınarak hazırlanmıştır.
In the globalizing world, the belief erosion caused by information pollution and the resulting spiritual distress emphasize the undeniable need for prophethood. The prophetic experience, beginning with the first human, has determined the fate of humanity and shaped its history. Nevertheless, discussions about prophethood have continued throughout history. In the modern era, Christian apologists and prophethood deniers have placed the Islamic prophet at the center of their criticisms. While the Western world shows respect for non-seminal founders of religions such as Buddha, Zoroaster, and Confucius, they have exhibited a biased approach towards Prophet Muhammad, choosing to construct an identity based on othering him. The reason for this lies in the perceived threat of Islam. Indeed, the Western world has not faced an organized power comparable to Muslims for centuries, and no belief system has shaken the foundations of their faith systems as much as Islam’s doctrine of Tawhid. Christians, while fighting Muslims on the battlefields, also made efforts to prevent their people from converting to this new religion. Christian polemicists developed arguments critiquing the prophethood of Prophet Muhammad to prevent their co-religionists from turning to Islam. To prove the invalidity of Islam, polemicists targeting the credibility of the Prophet asserted, "if he is not a prophet, then the Quran is not a revelation," revealing their goals and somewhat admitting that their criticisms stemmed from religious bigotry. When the origins of criticisms against Prophet Muhammad are examined, many can be traced back to a treatise titled "De Haeresibus," the second part of the work E Pege tes Gnoseos, written by John of Damascus, a church father and bureaucrat who lived in the Umayyad Caliphate of Damascus in the 8th century. Criticisms based on subjective interpretations have been repeated over time, leading to a negative perception of Prophet Muhammad in the West, fueling Islamophobia. This study will not only examine the historical origins of criticisms but also provide a brief evaluation of common criticisms and how they resonate in the modern era. In this context, the study delves into the early criticisms that paved the way for modern criticisms, explores how criticisms have been reinterpreted based on social developments in different periods, and assesses the influence of these interpretations on Western thought in the modern era. Some frequently voiced modern criticisms are evaluated, with a relatively greater focus, such as criticisms related to Prophet Muhammad's marriages with Hz. Aisha and Zaynab bint Jahsh. Criticisms, especially those exaggerated during the Crusades in the medieval period, gradually lost their credibility over time and began to be questioned ethically in Western societies. Consequently, many Western writers, such as Henry Stubbe (1632-1676), Thomas Carlyle (1795-1881), and Reginald Bosworth Smith (1839-1908), have authored works portraying Prophet Muhammad positively and occasionally criticized those who were critical. In the modern period, with Islamic empires no longer posing a military threat to Europe, a noticeable decrease in criticisms against Prophet Muhammad has been observed. Today, alongside publications that criticize Prophet Muhammad, there is also an increase in works that critically examine these publications.
This article is extracted from my doctorate dissertation entitled “MODERN CRITICISMS OF THE PROPHET’S PROPHETHOOD” (PhD Dissertation, Ibn Haldun University, Istanbul/Turkey, 2023).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Karşılaştırmalı Dini Araştırmalar, Kelam |
Bölüm | Araştırma Yazıları |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 19 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | |
Gönderilme Tarihi | 4 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 31 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 18 |