The Urkun is one of the names given to the uprising of the Turkestan peoples against the Russian Empire in 1916. In some sources it is also known as the 1916 Yedisu Uprising. In some scholarly works carried out during the Soviet period, it was also characterized by insurgency against imperialism, national movement. In Kyrgyzstan and in Kyrgyz literature it is known as Urkun. The uprising predominantly took place within the borders of West Turkestan. The Russian Empire struggled to colonize the lands of Turkistan. The rulers, who the Russian empire sent, exploited the local people. Russian Empire forced the Kyrgyz people to forced labor and gave new agricultural lands and wetlands to Russian farmers from Russia. The Russian Empire finally wanted to take soldiers from the local population during World War I. Then the Turkestan people started the uprising. The uprising was brutally suppressed by the Russian Empire, and hundreds of thousands of people were killed. The vast majority of survivors fled to China. After the establishment of the Soviet government in 1917, the Kyrgyz people returned to their countries, but they faced other tragedies. Urkun reflected on Kyrgyz folk literature and Kyrgyz modern literature. One of the most frequent issues in Kyrgyz modern literature in the 1920s and 1930s is Urkun. Poets and writers such as Aldash Moldo, Isak Shaibekov, Abdrasul Toktomushuulu, Kalyk Akyyev, Abylkasym Jutakeev, Aktan, Mukai Elebayev, Aalı Tokombayev, Jusup Turusbekov, Kubanychbek Malikov, and Kasymali Bayalinov expressed the poetry subject in the works they wrote, immortalized the tragedy of that period in the art of literature
Ürkün, 1916 yılında Türkistan halklarının Rusya Çarlığına karşı gerçekleştirdiği ayaklanmaya verilen adlardan biridir. Bazı kaynaklarda 1916 Yedisu Ayaklanması adıyla da geçmektedir. Sovyet döneminde yapılan bazı ilmî çalışmalarda emperyalizme karşı ayaklanma, millî hareket, kızıl kırgın gibi isimlerle de nitelendirilmiştir. Kırgızistan’da ve Kırgız edebiyatında ise Ürkün adıyla anılır. Ayaklanma, ağırlıklı olarak Batı Türkistan sınırları içerisinde cereyan etmiştir. Rus Çarlığının, Türkistan topraklarını sömürgeleştirme çabaları, Çarlık rejiminin gönderdiği idarecilerin halkı sömürmesi, yerli işbirlikçilerin ayrıcalıklı konumu, halkı mecburî göçe zorlayıp Rusya’dan gelen Rus çiftçilere yeni tarım arazileri ve sulak bölgelerin tahsis edilmesi ve son olarak da I. Dünya savaşı sırasında yerli halktan asker alınmak istenmesi halkı ayaklanmaya sevkeden sebepler olarak sıralanır. Ayaklanma Çarlık tarafından acımasızca bastırılmış, yüzbinlerce Türkistan Türkü katledilmiştir. Hayatta kalanların büyük bir çoğunluğu ise Çin’e göç etmek zorunda kalmıştır. 1917 yılında Sovyet iktidarı kurulduktan sonra Kırgızlar ülkelerine geri dönmüş, ancak başka trajedilerle karşı karşıya kalmıştır. Ürkün vakası Kırgız halk edebiyatına ve Kırgız modern edebiyatına yansımıştır. 1920’li ve 1930’lu yıllarda Kırgız modern edebiyatında en sık işlenen konulardan biri de Ürkün’dür. Aldaş Moldo, Isak Şaybekov, Abdrasul Toktomoşuulu, Kalık Akıyev, Abılkasım Cutakeev, Aktan, Mukay Elebayev, Aalı Tokombayev, Cusup Turusbekov, Kubanıçbek Malikov, Kasımali Bayalinov gibi ozan, şair ve yazarlar Ürkün konusunu kaleme aldıkları edebî eserlerde işlemişler, dönemin trajedisini edebiyat sanatı içerisinde ölümsüzleştirmişlerdir
Diğer ID | JA36ZR96UV |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2017 |
Gönderilme Tarihi | 1 Ekim 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 6 Sayı: 4 |
MANAS Journal of Social Studies (MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi)