Bu çalışmada günümüz toplumsal mücadelelerinde yaşanan estetik deneyimin nasıl ve hangi pratikler aracılığıyla “duyulur” olduğu konusu, Gezi Parkı eylemlerinde ortaya çıkan sesler üzerinden irdelenmektedir. Bu doğrultuda Gezi’de sanatçılar ve amatörler tarafından üretilen şarkılarla birlikte, sokaklardaki “tencere-tava” sesleri ve barikatlardan yayılan tekrara dayalı ritmik sesler üzerinde durulmaktadır. Gürültü, karnaval, grotesk gibi kavramları Bakhtin, Attali ve Adorno gibi düşünürlerin tezlerinden hareketle ele alarak, bu seslerin toplumsal hareketlere özgü nitelikleri anlam ve form yönünden tartışılmaktadır. Varolan gerçeklik ve inşa edilmekte olan yeni gerçeklik arasındaki sınırda üretilen toplumsal ilişkiler ve pratiklerin bu seslerle nasıl bağlantılı olabileceği üzerine düşünülmektedir
In this paper, the relationship between art and social movements is analysed by following the question of how and through what kind of practices the aesthetics of social movements become sensible. The various sounds that came out of Gezi Park Protests, such as the songs produced by artists and amateurs, sounds of pots and pans in the streets and repetitive sounds spreading from barricades, constitute a basis for the analysis. The peculiarity of these sounds to social movements in terms of their forms and meanings is examined via the concepts of carnival, noise and grotesque together with the theories of Adorno, Bakhtin, and Attali
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 17 |