İklim değişikliğiyle mücadelede küresel çapta bir öncü olmayı planlayan Avrupa Birliği (AB), 11 Aralık 2019 tarihinde Avrupa Yeşil Mutabakatını yayınlayarak iklimin ve çevrenin korunmasını odak alan yeni bir büyüme modeline
geçmiştir. Yeşil Düzen olarak da adlandırılan bu yeni dönemde AB, 2050 yılında Birliğin karbon salınımının sıfıra indirilmesini ve yatırım fonlarının da
desteğiyle yeni bir ekonomik kalkınma stratejisi izlemeyi hedeflemektedir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında, AB’nin ulaştırma, gıda, tarım, sanayi,
altyapı başta olmak üzere bütün politikaların iklimin ve çevrenin korunması
ekseninde şekillendirilmesi gerekmektedir. AB bu hedefleri bağlayıcı hale getiren Avrupa İklim Kanunu’nu çıkarmış ve ilgili yasal düzenlemeleri yapmak
üzere harekete geçmiştir. AB’nin yeni büyüme stratejisi, AB ile Gümrük Birliği
ortaklığı olan ve aynı zamanda AB’ye aday ülke statüsünde bulunan Türkiye’yi
de yakından etkileyecektir. Nitekim Türkiye’nin bir iklim kanunu taslağı üzerinde çalıştığını duyurması, Paris Antlaşmasını onaylaması, Avrupa Yeşil Mutabakatı Eylem Planı’nın hazırlanması, karbon piyasalarına ilişkin hazırlıkların
artması ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adının Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmesi yeni yeşil düzenin Türkiye’deki bazı
yansımaları olarak yorumlanabilir. Bu bağlamda, çalışmada Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Avrupa İklim Kanunu içerikleri ve hukuki nitelikleri açısından incelenecek ve bu belgelerin Türk çevre hukuku ve politikalarına olan etkileri değerlendirilecektir.
çevre hukuku iklim değişikliği iklim kanunu yeşil mutabakat yeşil düzen
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 16 Sayı: 36 |