Uluslararası işbölümüne dayalı kapitalist dünya sisteminde, gelişmiş ülkeler ile
azgelişmiş ülkeler arasındaki kalkınma farklılıkları daha da derinleşmekte, bu
süreçten azgelişmiş ülkeler olumsuz etkilenmektedir. Türkiye’de 1930’lu yıllarda uygulanan planlamaya dayalı, devletçi sanayileşme modeli kapitalist dünya
sisteminin büyük bunalımla karşı karşıya kaldığı bir dönemde gerçekleşmiştir.
Başka bir anlatımla, merkez kapitalist ülkelerin derin bir krizle karşı karşıya kaldığı, kapitalist blokta henüz hegemonik bir gücün ortaya çıkmadığı bir dönemde, Türkiye dünya kapitalist sisteminde göreli bir kopuş ile Cumhuriyet tarihinin
en parlak sanayileşme hızını yakalamıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanamamış, savaş sonrası gündeme gelen ve 1930’lu yılların Sanayi Planları gibi kalkınma için sanayileşmeyi öncelikli
hedef olarak öngören 1946 İvedili Sanayi Planı değişen uluslararası koşullar ve
ülke içinde ticaret ve tarım burjuvazisinin artan iktisadi ve siyasi nüfuzu sonucu
tasfiye edilerek, 1947 Türkiye İktisadi Kalkınma Planı hazırlanmıştır. 1947 Planı, dış finansmanı esas alan, sanayi yerine tarıma, planlama yerine piyasaya,
demiryolları yerine karayollarına öncelik veren ve yeni uluslararası işbölümü ile
uyumlu bir dönemin, 1950’li yılların öncül çalışması gibidir. 1947 Planı uygulanmaya konmadığı halde temel yönelimleri açısından, Türkiye’nin savaş sonrası
iktisadi politikalarını belirleyen temel belge niteliğindedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2009 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Sayı: 11 |