[The Nasīhat ul-Mulūk, written by Ghāzalī for the Great Seljūq Sultān Muhammad b. Malikshāh, combines with the theory of the jurists and the philosophers together with the ethic of the Sūfīs. In this work Ghāzalī is concerned with the ruler’s conduct and the practical results of kingship. The basis of the theory of the Nasīhat ul-Mulūk is a metaphysical conception of the world and its sanctions are ethical sanctions. According to Ghāzalī the most important qualification of the true sultān is justice. The ruler was to seek as far as possible the satisfaction of his subjects, but this was not to be sought contrary to the sharī‘a. In view of the contemporary state of affairs anarchy may have appeared to Ghāzalī as the greatest evil of all. He was clearly disturbed at the state of contemporary society. But he nevertheless regarded the evils of submission to an unjust government as less than the risk of disorders. On the other hand importance is attached to the exercise of justice by the sultān in the performance of his duties. The practical duties of the ruler coincide not with those set out based on the sharī‘a and the practice of the early Islamic community, but rather with ordinary political moral duties based on grounds of political expediency
Ghāzalī the Naãīóat ul-Mulūk Kingship Sultān the Ruler Justice Sharī‘a Ethic Anarchy Order Injustice]
Muhammed b. Muhammed el-Gazzâlî tarafından, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed b. Melikşah için yazılmış olan Nasîhatü’l-Mülûk, hukukçuların ve felsefecilerin kuramı ile sûfîlerin ahlâk anlayışını birleştirmektedir. Bu kitabında Gazzâlî yöneticiye yol gösterilmesiyle ve saltanatın pratik sonuçlarıyla ilgilenmektedir. Nasîhatü’l-Mülûk’taki kuramın temeli, dünyanın metafizik bir tasavvurudur ve onun yaptırımları ahlâkî müeyyidelerdir. Gazzâlî’ye göre, gerçek bir hükümdarın en önemli niteliği adalettir. Yönetici, mümkün olduğu kadar tebaasının memnuniyetinin peşinde koşuyor olmalı, ancak bu, Şerîat’e aykırı olarak gerçekleştirilmeye çalışılmamalıdır. O çağdaki olayların gidişatına bakıldığında, muhtemelen anarşi, Gazzâlî’ye bütün kötülükler içinde en büyüğü olarak görünmüştü. O, dönemin toplumunun durumundan açıkça rahatsızdı. Bununla birlikte, zalim bir yönetime boyun eğmenin kötülüklerini, kargaşaların riskinden ehven kabul etmektedir. Diğer yandan, sultanın görevlerini yerine getirme çabasında önem, adaleti uygulamasına verilmektedir. Yöneticinin pratik görevleri, Şerîat ile ilk İslâm toplumunun uygulaması temeli üzerinde düzenlenmiş bulunan vazifeleri değil, bunlardan çok, politik menfaat temelleri üzerine kurulu alelâde siyaset ahlâkı görevlerini içermektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ekim 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 1 Sayı: 2 |