Fârâbî’nin felsefi sistemi genel olarak iki temele dayanır. Birisi Fârâbî’nin bağlı olduğu İslâm dini, diğeri Yunan felsefe geleneği ve içinde barındırdığı, Platoncu, Aristotelesçi ve Yeni Platoncu unsurlardır. O bu iki farklı dünya algısı ve düşünce biçimini son derece titiz bir şekilde düzenlemiş, birbirine aykırı gibi görünen unsurları dengelemiş ve bu ikisinin birleşmesinden yepyeni bir felsefi sistem ortaya çıkarmayı başarmıştır. Bu sebeple onun sistemi felsefe ile dinin hem birleşme hem de çatışma noktasında durmaktadır. Fârâbî’nin Türk-İslam düşünce geleneğindeki yeri ve önemi de bu noktada başlamaktadır. O, din ile felsefeyi akıl ile vahyi bir zeminde uzlaştırmak istemekte, sistemini bunun üzerine bina etmektedir. Akıl ile vahiy/ felsefe ile dinin metot farkına rağmen aynı hakikati dile getirdiği, aralarında uyum olduğu şeklinde özetlenebilecek bu düşünce sistemi Fârâbî felsefesinin temelini oluşturmaktadır. Fârâbî de bu uzlaşma zemini üzerine felsefesini kuran Türk İslâm dünyasındaki ilk filozoftur. Onun din ve felsefe ilişkisinde ortaya koyduğu bu bakış açısı hem doğu İslâm dünyasında hem de ortaçağ Latin skolastiğinde ucu modern batı düşüncesine kadar uzanan derin etkiler bırakmıştır. Fârâbî’nin felsefeyi temel alan ve buna göre dini konumlandıran bir anlamda dinin felsefesini yapma girişimi Türk İslâm düşünce tarihinde eşsiz bir hamledir. Bu makalede Fârâbî’nin sisteminde din ile felsefenin yeniden konumlandırılmasının gerekçeleri ile filozof ve peygamberin aralarındaki etkileşimi ve işlevi tartışılıp açıklanmaya çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 11 Sayı: 44 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi