Bireyin siyasal ve kültürel kimliği arasında yakın bağ kuran modern devlet, baskın kültürel kimlik dışında kalan azınlıkların siyasal ve toplumsal varlığını sorunsallaştırmıştır. Bu nedenle azınlık hakları, modern dönemin temel ilgi alanlarından biri haline gelmiştir. Azınlık kültürlerin korunmasını amaçlayan haklar ya doğrudan söz konusu cemaatlerin tüzel kişiliklerine (kolektif) ya da aynı kültürel topluluklara mensup bireylere (bireysel) tanınmıştır. Gayrimüslim cemaatleri idari özerkliğe sahip birimler olarak örgütleyen Osmanlı idaresi, kolektif haklar şeklinde formüle edilen hak ve imtiyazları gayrimüslim cemaatlerin dini otoritelerine tanımıştır. Bireyin idaresini birçok alanda cemaat organlarına bırakan bu yaklaşım, gayrimüslim kültürel kimliğinin korunması ve tekrar üretilmesini sağlarken, Müslüman ve gayrimüslim unsurlar arasında derin bir ayrımın doğmasına yol açmıştır. Bu nedenle Tanzimat olarak bilinen ve siyasal aidiyet üzerinden kurgulanacak bir Osmanlı ulusu yaratma çabası olarak değerlendirilebilecek 19. Yüzyıl Osmanlı reformları başarısızlığa uğramış, devleti çöküşten kurtaramamıştır. Kolektif hak uygulamalarının neden olduğu bu tarihi deneyimlerin etkisi altında yeni bir rejim kurma çabasında olan Cumhuriyet kurucu kadroları, gayrimüslim azınlıkları öncelikli olarak siyasal aidiyet üzerin-den tanımlamış, Lozan Antlaşması’nda ifadesini bulan hakları “gayrimüslim Türk vatandaşlarına bireysel düzeyde tanımıştır.
Azınlık hakları bireysel haklar kolektif haklar Osmanlı Türkiye
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 8 Sayı: 32 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi