Modern devlet başından beri vatandaşlarını tanımlamada ve onlar ile bağ oluşturmada kültür ile sıkı bir ilişki içerisinde olmuştur. Ulus-devlet, 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar kültürü tanımlayan, işleyen ve kullanan tek hâkim unsur olagelmiştir. Devlet otoritesinin meşruluğunun dayandığı halk fikri halkın yekpare bir bütün olarak tanımlaması ile gerçekleşmiştir. Böylece vatandaşları için bir değerler bütününe dayanan bir kimlik üreterek onlardan bu kimliği içselleştirmesini istemiş ve bu şekilde onlar ile bağını kurarak siyasî otoriteye sadaka-tini sürdürmeye çalışmıştır. Bu yapıya uymayan farklı grupların varlığı, seslerinin çıkması ve görünürlüğü, devlet otoritesini zayıflatıyordu. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında kültürel çeşitliliğin yükselişi liberal demokratik devlet için ciddi bir krizin başlangıcı oldu. Modern devletin çeşitlilik ile imtihanı onun temel prensiplerinin yeniden düşünülüp düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 7 Sayı: 28 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi