Sosyal bilimler ‚ideal tiplere‛e dayanırlar. Max Weber’in sosyolojisinin merkezinde yer alan ve Platon’un da yabancısı olmadığı, kimi zaman incelenmekte olan gerçekle ilgili daha duru bir görünüm veren bu kavram, kuramcıya sosyal gerçekliğin basitleştirilmiş modelini sağlar. Diğerleri arasında ‚geleneksel ve modern‛ ‚ideal tipler‛ olarak en sık kullanılanlardır.
Weber özellikle ‚meşruluğun önceden ilan edildiği ve bu meşruluğa düzenin kutsallığı temelinde ve buna eşlik eden kontrol etme yöntemlerine geçmişten miras alınmış sekliyle ‘her zaman var olduklarına’ inanıldığı ‘geleneksel otorite’den bahseder.‛ Geçmiş, özellikle de geçmişin sürekliliği ‚geleneksel‛ modelin hassas noktasıdır. Antropologlar bazı belli başlı kurumlar ve önemli ilkelerde süreklilikten genellikle bir ‚yapı‛ ola-rak bahseder. Hiçbir durumda mümkün olmayan mutlak değişmezlik, geleneksel modelin olmazsa olmaz koşulu değildir. Ancak aynı zamanda geçmiş ile süreklilik üzerine kurulu olan bu model, toplumsal yaşamın sosyal dokusundaki temel değişimlerle, ana kurumlardaki ve toplumun temel ilkelerindeki ani ve büyük değişikliklere yer vermez. Bu gibi köklü değişimler devrimler olarak adlandırılabilir ve Durkheim geleneğinden olan antropologlar bu külfetli problemlerin köklerine inme konusunda özellikle çekingendirler.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Derkenar Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Cilt: 7 Sayı: 25-26 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi