Günümüzde popüler “eski güzel günler” retoriği olarak anlaşılsa da, nostalji terimi, uzayan askerlik münasebetiyle yaşanan sıla hasretinin doğurduğu psikopatolojilerin teşhisinde kullanılmak üzere, ilk kez 19. Yüzyılda, psikiyatride ortaya çıkmıştı. Modernliğin hızlı yayılma hamlelerinin başlangıcını oluşturan o dönemde bile, nostalji, mekan-merkezli geleneksel bir deneyim olarak yaşanmaktadır. Evinden yurdundan ayrı kalmanın kimileyin dayanılmaz hale gelen hasreti ile, değişen şiddetlerde yaşanan bu tür nostalji, geri dönünce yerli yerinde bulduklarına kavuşmanın sevinci ve giderek teskiniyle sıhhat bulan melankolik halleri anlatıyordu. Burada, nostaljiye geleneksellik damgasını vuran “yerli yerinde bulduklarına kavuşma” umut ve imkanıdır. Geleneksel insanın sıla özlemi (memleket hasreti), farklı gurbetlerde yaşansa bile, herkesin anlayabileceği, neye karşılık geldiğini öteki geleneksel insanların empati yoluyla kavrayıp hissedebileceği ve dindirmek için bir şeyler yapabileceği (dinlerin “yolda kalmışlara yardım”ı ahlâkî bir ödev gösterdiği dünyayı hatırlayalım), canlı, alenî (tabusal/kişisel/mahrem olmayan), paylaşılabilir, yekpare, kuşatıcı bir “yoksunluk deneyimi” idi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Yorum ve Değerlendirme |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Cilt: 7 Sayı: 25-26 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi