İstanbul konusunda tutarlı ve devamlı bir öykünün ortaya çıkamamasının arkasında yatan sorun metodolojik veya disipliner olmaktan çok, mevcut kaynaklarda yaşanan bazı önemli darboğaz ve yetersizliklerle doğrudan ilişkilidir. Çoğu devlet tarafından üretilen kaynakların dışında kentin asıl temelini oluşturan günlük dinamiklerini yansıtacak nitelikteki verilerin çoğu elimize geçmemiş, henüz incelenmemiş veya ‐daha da kötüsü‐ hiçbir zaman üretilmemiş olduğundan, birçok spekülatif çıkarmanın ötesine geçmek neredeyse olanaksız olmuştur. Devlet bürokrasisi ve çevrelerinin ürettiği belge ve bilgilerin ışığında oluşan İstanbul öykülerinin diğer bir özelliği ise, Osmanlı tarihi ile İstanbul tarihinin birbirine karıştırılması ve hatta özdeşleştirilmesi eğilimidir. Merkezî veya merkeziyetçi ilkeler üzerine kurulu bir düzenin ‐bu emellerini gerçekleştirmedeki başarısı tartışıladursun‐, kalbi olarak gördüğü payitahtına bu tür bir anlam yüklemesi aslında kaçınılmazdır. Bu anlamda, Osmanlı Devleti için İstanbul, belirli bir güç ifadesinin odağını oluşturmakta ve dolayısıyla da ʺidealʺ düzenin mümkün olduğu kadar muhafaza edilmesini gerektiren bir gösteri alanını tanımlamaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Cilt: 6 Sayı: 23 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi