Türk ulusal kimliğinin oluşum sürecinde dine biçilen rol üzerine yapılan analizler iki uç arasında savrulmaktadır. Ya laik Türk ulusçuluğunun dine hiçbir hayat hakkı tanımadığı, ya da tam tersine, Türk ulusal kimliğinin Sünni İslam ekseninde şekillendiği iddia edilmiştir. Bu indirgemeci yaklaşımlar, konunun çetrefilli karakterini göstermekten uzaktır. Bu yazıda, konuyu daha iyi analiz edebilmek için, kendi tarihsel tecrübemiz milliyetçilik literatürünün birikimleri ışığında ele alın‐maya çalışılmıştır. Batı dışı topluluklarda, uluslar modernleşmenin bir sonucu değil, modernleşebilmenin bir vesilesi olarak ortaya çık(arıl)mışlardır. Özellikle bir imparatorluktan ulus devlet yaratma çabaları kaçınılmaz olarak toplumu homojenleştirmeyi hedeflemiştir. Din bu homojenleşmenin önemli bir aracıdır. Dinin ulusal kimlikte oynadığı çelişkili rol dinin ulus oluşumunun farklı safhalarındaki rolunün değişmesinden kaynaklanmaktadır. Dinin ulusal kimlikteki yerini belirleyen unsur dinin toplumu homojenleştirme açısından oynadığı rolle ilgilidir. Din ulus oluşumunun ilk safhasında toplumun homojenleştirilmesi için önemli bir işlev görmiş ve bu süreçte milli kimlik din eksenli tanımlanmıştır. Gayrimüslimlerin büyük oranda ülkeden ayrılmasıyla beraber, din bu işlevini yitirmiş ve daha ileri düzeyde bir homojenleşme laik bir etnik kimlik vurgusuyla sağlanmaya çalışılmıştır. Dinin ulus oluşumundaki rolü iki yüzlüdür; ilk safhada merkezi unsur iken ikinci safhada bu rolünü dil eksenli tanımlanan etnik kimliğe bırakmıştır. Bu yeni safhada dinin işlevi sadece dini homojenliği korumaya devam etmekten ibarettir. Yeni safhada din ulusal kimliğin negatif unsurudur, kimlerin ulusa dâhil olamayacağını belirler, ama ulusa kimlerin dahil olabileceği dil ekseninde belirlenmektedir.
Homojenleşme Din İslam Ulus İnşası Modernleşme İmparatorluk Ulus Devlet Laiklik
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2008 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2008 Cilt: 5 Sayı: 18 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi