İnsana dair bütün kavramları ve algıları değiştiren post-modernizm, edebiyata da farklılıklar getirmiştir. Bu değişimin ne kadarı gelenekle bağlantılıdır? Aslında post-modernin ne olduğunu anlamak, onun gelenekle bağlantısını daha net ortaya çıkaracaktır. Bir moda mı yoksa ritüel mi? Kısaca bunu aktarmaya çalışacağız.
Yirminci yüzyılın değişen, değiştiği oranda da anlamsızlaşan ve adına post-modern denilen düşünce, yaşama biçimi insana dair hemen her alanı keşmekeş kimliğiyle etkilemiştir. Kendi adını dahi net bir şekilde ortaya koy(a)madan cesur hamlelere girişmesi, yine bu asrın akıncı öncü birliklerinden, uç beylerinden aldığı verilerin bir sonucudur. İletişim, küreselleşme… gibi yeryüzü cennetini küçülten, insanı esirleştiren kavramlar aynı oranda post-modern için geniş, sanal bir dünya oluşturmuştur.
Edebiyatın da bu yapılanmadan etkilendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak temelde bilinçsizce, biraz modaya kaçan, nostaljik bir şarkı ruhunda özlemle karışık bir etkilenmedir bu. Selim İleri’den Ahmet Altan’a, Latife Tekin’den Elif Şafak’a kadar son dönem Türk yazarlarının çoğunda bu etkilenmeyi görebiliriz. Eser adlarında, bölüm başlıklarında yer alan epigram ifadelerde, kahramanların tipselleşmesinde hep aynı anlayışın etkileri vardır. Ancak öncelikle post-modernin genel çizgisini tespit edip, sonrasında gelenekle bağıntısına değinmek daha fonksiyonel bir yaklaşım olacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2007 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2007 Cilt: 4 Sayı: 13-14 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi