Çalışmada, "muhafazakâr" kavramının Türkiye'de muteber bir sıfat olarak kabul edilmeyişinin teorik ve metodolojik kökenlerine değinilmiştir. Teorik sorunsal, modernleşme teorilerinin gelenek-modernlik dikotomisi dahilinde tartışılmış ve geleneğe analitik yaklaşımın ana hatları belirlenmiştir. Muhafazakârlığa verilen geleneğin sahipliği payesinin sorunlu oluşu, sadece, geleneğin belirli biçimlerinin reaksiyonerlik ve ulusal kalkınma ideolojileri tarafından da benimsenmesinden ileri gelmez. Modern özne'nin nesneleştirimi içinde, içsel ve dışsal doğa'nın ve Doğu'nun yanısıra, gele nek'in de yer alması, metodolojik sorunun ideolojik arkaplanına işaret eder. Batı-dışı toplumların "batıya rağmen batılılaşan" -paradoksal- ulusal kalkınma ideolojileri de, geleneğe verdiği negatif anlamla hegomonik söyleme dahil olmaktadır. Böyle bir tarihsel durumda, muhafazakârlığın özel bir dil olarak ele alınması da güçleşir. Muhafazakârlığın reaksiyoner bir tutum ya da mizaç olarak ontolojik-davranışsal tarifi, belirli karakteristikleri ve künyesi olan ideolojik bir yapı olduğu gerçeğini de gözden kaçırır. Oysa, muhafazakârlık, ideolojiler çağının bir üyesi, Türk muhafazakârlığı da liberalizm, sosyalizm ve Kemalizm gibi Türk ideolojilerinden biridir.
gelenek modernite ve modernleşme Türk muhafazakârlığı Türk modernleşmesi modernleşme teorileri
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2005 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2005 Cilt: 1 Sayı: 4 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi