Kent ve aile, sosyolojinin temel çalışma konuları arasında yer almaktadır. Günümüz toplumlarını bu iki
yapıyı dışlayarak ya da birbirinden bağımsız ele alarak anlamlandırmak mümkün görünmemektedir. Zira
hem kent hem de aile, toplumsal yapının temel dinamiklerini belirleyen ve bireylerin gündelik yaşamlarını
şekillendiren iki temel sosyolojik kategoridir. Her iki konuda meydana gelen değişimler toplum hayatını
şekillendirmektedir. İnsanlığın başlangıcında olduğu gibi, 21. yüzyılda da insanlar bir aileye doğmakta
ancak gittikçe daha fazla kentlerde yaşamaya mecbur bırakılmaktadır. Dünya gittikçe kentleşmekte, aile ise
hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Başka bir açıdan bakıldığında, kentler büyümeye devam ederken
aileler küçülmektedir. Bu çalışma kent ve aile arasında bir gerilim hatta bir çatışma olduğu düşüncesi
üzerine temellendirilmektedir. Modernleşme süreci ile birlikte kentleşme, ilerlemenin ve bireyselleşmenin
simgesi hâline gelirken, aile kurumu geleneksel, hatta kimi zaman gerici veya baskıcı bir yapı olarak
kodlanmaktadır. Kent; özgürlük, bireysel tercih ve hareket serbestisinin mekân olarak yüceltilirken, aile ise
sorumluluğun, kısıtlamanın ve hatta kimi zaman şiddetin ortamı olarak sunulmaktadır. Böylece modern
kent merkezli toplum yapısı, örtük bir biçimde aile karşıtı bir pozisyon benimsemektedir. Bu çalışma, kent
ve aile çatışmasının çok boyutlu etkilerini teorik bir çerçevede ele alarak, mevcut sosyolojik literatüre katkı
sunmayı hedeflemektedir. Çalışma, bu bağlamda okuyucuyu “kent mi, aile mi?” şeklinde özetlenebilecek
yapısal bir ikilemle yüzleştirmeyi amaçlamaktadır. Günümüzde egemen eğilimin, tercihini büyük ölçüde
kentten yana kullandığı görülmektedir.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Aile Sosyolojisi |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 13 Kasım 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 30 Haziran 2025 |
| Kabul Tarihi | 3 Kasım 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 21 Sayı: 69 - Aile |
Muhafazakar Düşünce Dergisi