This article takes as its starting point the Life of John bar Aphtonia, a monk and abbot who lived in early sixthcentury Syria and was a close associate of the Monophysite leader Severus of Antioch. This text contains one of the earliest references to the notion that when dead saints appear to the faithful it is not the saints that appear to them but rather God or angels taking on their outward appearance. Analysis of the text reveals that unlike his contemporaries the hagiographer does not subscribe to the belief that saints are inactive after their death. Therefore the reasons for the use of the concept of impersonation must be sought in the context in which it appears: John‟s hagiographer uses the dream in which God impersonates a saint in order to legitimise a breach of the monastic rule. Through parallels from contemporary hagiographical texts it becomes possible to create a framework for the interpretation. In such texts dreams often appear in contexts where the pressure of powerful outsiders forces monks and monasteries to deviate from their traditions and where they have the function of face-saving devices. Application of this framework permits us offer an explanation for the recourse to impersonation in the Life of John. The role of the patron saint of a community was fashioned after that of lay protectors of monasteries. As a consequence saints belonged to the same social stratum as the laypeople that put pressure on monastic communities and it was possible for these people to appeal to them as social equals. Therefore one can hypothesise that the hagiographer used the concept of impersonation in order to avoid this problem. The reason why John‟s hagiographer felt comfortable with using the concept of impersonation is most likely to be sought in the social environment of the hagiographer: St Thomas was a strict coenobium where the suppression of the will of the individual was a central part of the ideology. Thus one can conclude that the concept of impersonation could be understood as a projection of this model onto the supernatural realm. John‟s hagiographer had little interest in presenting dead saints as powerful and independent patrons who personally interfered in the affairs of their clients. These findings permit us to challenge the contention of Gilbert Dagron that impersonation was exclusively a feature of the Questions-and-Answers literature of the time because hagiographers always insisted on the real presence of saints in dreams and visions. The Life of John bar Aphtonia shows that Late Antique hagiography was not a monolith and that simple juxtaposition between „enlightened‟ Questions and Answers and „obscurantist‟ hagiography is impossible.
Bu makale altıncı yüzyılın başlarında Suriye‟de yaşamış olan bir rahip ve başkeşiş olan ve monofizit lider Antakyalı Severus‟a oldukça yakın olan Yuhanna bar Aphtonia‟nın hayat hikayesini başlangıç noktası olarak almaktadır. Bu hayat hikayesi şu olgunun ilk referanslarından birini içermektedir: Ölü azizler müminlere göründüğünde aslında Tanrı ve onun melekleri o azizlerin dış görünüşlerine bürünerek görünmektedirler. Metnin analizi gösteriyor ki aslında çağdaşlarının aksine bu hagiografya yazarı azizlerin öldükten sonra pasif olduklarına inanmıyor. Bu nedenle temsil kavramı, metinde ortaya çıktığı bağlamda düşünülmelidir: Yuhanna‟nın hagiografyasını yazan kişi Tanrı‟nın aziz kılığında göründüğü rüyayı manastır kurallarındaki bir ihlali meşrulaştırmak için kullanmaktadır. Çağdaş hagiografik metinlerden yorum için bir çerçeve oluşturmak mümkündür. Bu metinlerde rüyalar genellikle dış güçlerin yaptıkları baskılarla rahipler ve manastırların geleneklerinden kopması ve vaziyeti kurtarma gibi bir işlevleri olduğunda ortaya çıkmaktadır. Bu çerçeve Yuhanna‟nın hayatında neden temsile başvurulduğuna dair bir açıklama önermemize izin vermektedir. Bir cemaatin koruyucu azizinin rolü genellikle ruhban sınıfından olmayan ama manastırı koruyan kişiler tarafından belirlenir. Sonuç olarak azizler, üzerlerine bir takım baskılar kurabilen ve onlardan eşitmiş gibi taleplerde bulunan ruhban olmayanlarla aynı sosyal katmana ait olurlar. Bu nedenle, şöyle bir hipotez sunulabilir: Hagiografya, yazarı temsil kavramını bu sorunu bertaraf etmek için kullanmıştır. Hagiografya yazarının temsil kavramını bu kadar rahat kullanmasının nedeni yaşadığı sosyal çevrede araştırılabilir: Aziz Thomas katı bir koenobitikti ve kişinin isteklerini bastırması bu ideolojinin merkezindeydi. Dolayısıyla, temsil kavramı bu modelin doğaüstü alemine bir yansıması olarak anlaşılabilir. Yuhanna‟nın hagiografya yazarı, ölü azizleri güçlü ve ilgili oldukları kişilerin münasebetlerine müdahale eden bağımsız koruyucular gibi göstermekle ilgilenmiyordu. Bu bulgular Gilbert Dagron‟un temsil kavramının sadece Sorular ve Cevaplar literatüründe çıkan bir özellik olduğu kanısını sorgulamamıza olanak vermektedir çünkü hagiografya yazarları azizlerin rüyalarda ve vizyonlardaki gerçek varlıkları üzerinde genellikle ısrar ettiler. Yuhanna‟nın hayat hikayesi gösteriyor ki Geç Antik hagiografisi monolit değildi ve “aydın” bir Sorular ve Cevaplarla, “muğlak” hagiografinin basit bir çakıştırması mümkün değildi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2013 |
Gönderilme Tarihi | 25 Eylül 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Sayı: 7 |
ISSN: 1309-6087, e-ISSN: 2459-0711
Mukaddime is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).