Ulema (religious scholars) and munevver/munawar (enlightened) are the two intellectual types representing the Ottoman classical era and the modernization process after the Tanzimat. These two types also represent the mindset, perspective on events and Ottoman imagination of their periods. By nature, there is a difference and conflict between these two types of intellectuals. This situation manifests itself in many issues. In this article, we will put the Kurdish language in particular and local languages at the center of this difference in thought and perspective: We will examine the viewpoints of the classical scholars of the Ottoman period and the Western-educated intellectuals of the modern period on the local languages spoken in the Ottoman Empire, especially Kurdish. We will seek an answer to the question, “Where did these two educated groups place the Kurds and the Kurdish language in the current situation and future planning of the Ottoman Empire?” We will examine how multilingualism, which was an ordinary phenomenon within the imperial atmosphere in the Ottoman classical era, became a “problem” to be solved in the after the Tanzimat period. In this context, our main sources will be personalities such as Gelibolulu Âli, Evliya Çelebi, Namık Kemal, Şemseddin Sâmi, Babanzade İsmail Hakkı, Said-i Meşhûr, Abdullah Cevdet, Ziya Gökalp, as well as the Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Rojî Kurd magazine, Serbestî newspaper published in Istanbul and Peymân newspaper published in Diyarbekir.
Ulema ve münevver bu çalışmada Osmanlı klasik çağı ile Tanzimat sonrası modernleşme sürecini temsil eden iki aydın tipidir. Bu iki tip aynı zamanda dönemlerinin düşünce yapısını, olaylara bakış açısını ve Osmanlı tasavvurunu da temsil etmektedir. Doğası gereği bu iki aydın tipi arasında bir farklılıktan ve çekişmeden söz edilebilir. Bu durum pek çok konuda kendini göstermektedir. Bu çalışmada bu düşünce ve bakış açısı farkının merkezine Kürt dili özelinde yerel dilleri koyacağız: Osmanlı’nın klasik döneminde geleneksel tarzda eğitim almış uleması ile modern dönemde Batılı tarzda eğitim almış münevverinin başta Kürtçe olmak üzere Osmanlı’da konuşulan yerel dillere bakış açısını inceleyeceğiz. “Bu iki eğitimli grup Osmanlı’nın mevcut durumunda ve gelecek planlamasında Kürtleri ve Kürt dilini nereye koyuyordu?” sorusuna cevap arayacağız. Osmanlı klasik çağında imparatorluk atmosferi içinde sıradan bir olgu olan çok dilliliğin Tanzimat sonrası dönemde nasıl çözülmesi gereken bir “sorun” hâline geldiğini örneklerle inceleyeceğiz. Bu bağlamda Gelibolulu Âli, Evliya Çelebi, Namık Kemal, Şemseddin Sâmi, Babanzade İsmail Hakkı, Said-i Meşhûr, Abdullah Cevdet, Ziya Gökalp gibi şahsiyetler ile İstanbul’da yayımlanan Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Rojî Kurd dergisi, Serbestî gazetesi ve Diyarbekir’de neşredilen Peymân gazetesi başlıca araştırma kaynaklarımız olacak.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kürt Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Kasım 2024 |
Gönderilme Tarihi | 12 Haziran 2024 |
Kabul Tarihi | 17 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 15 Sayı: 2 |
ISSN: 1309-6087, e-ISSN: 2459-0711
Mukaddime is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).