Ne pahasına olursa olsun kendi alanımızı korumak sosyal bilimlerin gündelik akışında yaygın bir tutumdur. Hepimiz sosyoloji ve antropoloji arasında epistemolojik bir ayrım falan olmadığını, farklılığın sömürgeciliğin sonucu olduğunu biliriz ama birleşmeyi savunmak konusunda da son derece gönülsüzüzdür. Bunun yanında sosyal bilimlerde istatistik kullanımının hiçbir işe yaramadığını hattâ etik olmadığını düşünen araştırmacılar kadar yorumlayıcı stratejilerin bilimsel bir temelden yoksun oldukları için başarısız olmaya mahkûm olduğunu iddia eden araştırmacılar bulmanız da kolaydır. Weingart’ın yazdığı gibi, disiplinler “dünyanın verili yapıları” haline gelirler (Weingart, 2010:3). İstikrar, kariyer ve ün ürettikçe disiplinlerin tarihsel kökenlerini ve olumsal gelişimlerini unuturuz. Konularını ve bilimsel tarzlarını düşünmeden kabul ederiz. Disiplinleşme süreci bazen insani ve toplumsal pratiklerdeki ortak temelleri pahasına da olsa metodolojik ve kuramsal çeşitlilik üretir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Yorum |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 12 Temmuz 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 38 Sayı: 2 |