Starting from April, 2015, Metal Sector has witnessed a cycle of struggles and protests which was in an unusual manner in the context of labour history in Turkey. Three main demands of the actions were: 1) Enhancement of wages, 2) Free selection of stewards by workers, 3) Job security for the elected stewards and activist workers. Beyond the fact that these protests were against the authorized union (Türk-Metal), actions were directly related with the shop-floor union organization and the multiemployer collective bargaining system. In an unusual form (factory occupation) for the Turkish industrial relations, workers’ actions were not organized by or with an unwilling backing of the authorized union but against the union with a unique demand for an amendment in the collective agreement. Authorized trade union apparatus as a whole including the shop stewards of the union was targeted.trade union. Workers’ anger against the authorized union was not limited with the outcomes of the collective agreement, but also workers have targeted the status and function of the shop stewards of the Türk-Metal in the workplaces. This orientation towards a democratic and strong shop-floor union organization should be understood as an attempt to change the shop-floor worker organization’s role in the factory regime. As the protests started as a reaction against a flaw in the multi-employer bargaining system which has stemmed from the competition between rival unions, it is necessary to discuss the bargaining system in the sector as a vehicle constituted for controlling the workers
Factory regime shop stewards collective bargaining industrial relations workers actions
Metal sektörü 2015 yılı Nisan ayından itibaren, Türkiye emek tarihinde benzeri az görülür bir mücadele ve eylem dalgasına tanık olmuştur. Eylemler üç ana talep etrafında sürdürülmüştür: 1) Ücret iyileştirmesi, 2) İşçilerin kendi temsilcilerini seçebilmesi, 3) Temsilciler ile eyleme katılanların iş güvencesi. Eylemlerin, yetkili sendikaya karşı gerçekleşmesinin ötesinde, sendika işyeri örgütlenmesi ve grup düzeyinde toplu sözleşme sistemi ile yakından ilişkisi bulunmaktadır. Türkiye’deki endüstriyel eylemler açısından oldukça radikal bir biçimde (fabrika işgali) gerçekleşen eylemler, verili toplu sözleşmenin değiştirilmesi gibi ayrıksı bir taleple, yetkili sendika kontrolünde ya da sendikaya rağmen değil, yetkili sendikayı tamamen karşısına alan bir seyir izlemiştir. İşyeri temsilcileri dâhil olmak üzere bir bütün olarak (yetkili) sendika aygıtı hedef alınmıştır.
Bu çalışma, metal işçilerinin eylemlerinin incelenebilmesi için, üretim noktasındaki sınıf ilişkilerine odaklanmayı ve eylemleri Michael Burawoy’in kavramıyla fabrika rejimi üzerine verilen bir mücadele olarak incelemeyi önermektedir. Toplu pazarlığın kurumsallaştığı 1963 sonrası dönemi dikkate alacak bir tarihsel inceleme yoluyla, yaşanan eylemlerin, 1980 darbesi sonrasında sektördeki sendikalı işyerlerinde kurulmuş olan fabrika rejimine karşı bir içerik taşıdığı gösterilmeye çalışılacaktır.
Metal sektöründeki özel işletmelerde, 1963-1980döneminde Türkiye Maden-İş’te cisimleşen işçi hareketi ile işverenler arasında gerçekleşen mücadelelerin iki kritik boyutu bulunmaktadır: Bunlar işyerinde güçlü bir sendikal örgütlenme ile ücret sistemidir. MESS’in işçi hareketine karşı yıllar içinde geliştirdiği stratejinin ana hatları şöyle ifade edilebilir: 1) Emeğin denetimini sağlayacak biçimde ücret sisteminin yeniden yapılanması 2) Ücretlerdeki yeniden yapılanmanın toplu sözleşme ölçeğinindeğiştirilmesi aracılığıyla sektör düzeyinde tesis edilmesi ve nihayet 3) emeği kontrol eden bir sendikal örgütlenmenin hem sektör hem de işyeri düzeyinde biçimlendirilmesi.
Fabrika rejiminin bu iki boyutu, Nisan 2015 tarihinde başlayan eylemlerde tekrar karşımıza çıkmıştır. Eylemlerde ifade edilen talepler, işçilere yabancılaşmış bir sendikal örgütlenmeye karşı yeni bir işçi örgütlenmesi yönünde güçlü bir yönelimi içermektedir. Yetkili sendikaya karşı tepki, toplu iş sözleşmesindeki başarısızlığının ötesinde, sendika işyeri temsilcilerinin işyerlerindeki konum ve işlevini de hedeflenmiştir. İşyerinde demokratik ve güçlü bir sendikal örgütlenme şeklindeki bu yönelim, işyeri işçi örgütlenmesinin fabrika rejimi içerisindeki rolünü değiştirmeye yönelik bir çaba olarak anlaşılmalıdır. Eylemlerin, grup düzeyinde toplu sözleşme sisteminde, kökü sektördeki sendikal rekabete dayanan bir aksaklık sonucu patlak vermesi, sektördeki pazarlık sisteminin işçi hareketini kontrol etmek üzere kurgulanmış niteliği açısından önemli bir tartışmayı gündeme getirmektedir.
Fabrika Rejimi sendika işyeri temsilcisi toplu pazarlık endüstri ilişkileri işçi eylemleri.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makale / Articles |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Ekim 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 39 Sayı: 3 |