Bu makalede, ilk olarak Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi’nin Marx’ın Kapital’inde faydalanacağı kendi diyalektik yöntemini geliştirmesi açısından önemli bir cephanelik sunduğu savunulmaktadır. Eleştiri’de, Marx ilk olarak Feuerbachçı ‘tersine çevirme’ yönteminden faydalanarak özne ile yüklem konumlarının yerini değiştirip özne konumunu Kavramdan1 alarak Öz alanına taşımış; Kavram mantığının, asıl incelenmesi ve çelişkilerinin ortaya çıkarılarak eleştirilmesi gereken Öz alanına Hegel tarafından dışarıdan dayatıldığı sonucuna ulaşmıştır. Asıl önemlisi Marx, Öz alanının çelişkilerinin yanılsamalı bir biçimde uzlaştırılmasına karşı, tersi bir düşünsel hamle ile görünümleri soyutlayarak, en Özde bulunana ulaşıp bunun uzlaşır/uzlaşmaz karakterinin açığa çıkarılması gerekliliğini, kendi diyalektiğinin köşe taşı yapmıştır. Kapital baştan sona farklı görünüm biçimleri, bunların kendi içinde ve arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmaya çalışan bir örgüye sahiptir. Makalenin ikinci bölümünde, Marx’ın Hegel eleştirisinden çıkardığı ve yararlandığı öz-görünüm diyalektiğinden Kapital’in anlaşılması en güç olan Meta ve Para kürelerinde ne şekilde faydalandığı anlatılır. Marx, ilkin hem bir kullanım hem de bir mübadele değeri olan metayı tüm kullanım değerlerinden soyutlayarak toplumsal olarak gerekli emek zaman miktarı tarafından belirlenen, özde bulunan değere ulaşır. İkinci hamlesinde bu kez Hegel’in Öz mantığından faydalanarak özden görünüme; değerin mübadele değerlerine ve paraya doğru yansıyan diyalektik ilişkilerini inceleyerek dolaşım alanını kurar. Paranın iki temel çelişkisini keşfeden Marx, hem dolaşımda olan hem de olmayan, kullanım değeri değer kaynağı olan özel meta, emek-gücü ile üretim alanı ve Sermaye küresine geçer. Fakat değerini arttırmak zorunda olan değer olarak sermayenin -birbirinden bağımsız düşünülemeyecek- mutlak ve göreli artık değer üretimleri, belirli bir eşikten sonra kapitalizme özgü değerlenme sürecini genel olarak üretimin önüne ‘Engel’ (Schranke) olarak çıkarır. Engel Hegel’de aşılabilir, Sınır (Grenze) ise gerçekte geçilemez olandır. Toplumsal olarak gerekli emek zamanının, gerekli ve artık-zaman olarak bölünmesi ve aralarındaki sınırın Hegel’in kullandığı terminolojik anlamı ile ‘Sınır’ (Grenze) oluşu sermayeye dayalı üretimin ‘Kötü Sonsuzluk’ olduğunun ispatıdır. Sermaye tüm zamanın artık emek-zaman olmasını isterken değerin kaynağının toplumsal olarak gerekli emek zaman olduğunu her seferinde unutur; gerekli emek-zamanını aşmaya çalışır. Süreç hem sermayenin dolaşım sürecinden hem de nüfus yasasından takip edilebilir. Böylece Hukuk Felsefesinin Eleştirisi’nden çıkarılan dersler ile tüm görünümlerin altında yatan çelişkinin zamanla iki ayrı ‘Öz’ arasındaki karşıtlık, ‘uzlaşmaz çelişki’ olacağı ve değer biçimine dayalı kapitalist üretimin çöküşünün bir zaman sorunu olduğu ortaya çıkar.
Bölüm | Makale / Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 42 Sayı: 1 |