Nihal Atsız ve Kemalizm üzerine yapılan akademik tartışmalar genellikle Atsız’ın resmi
ideoloji eleştirileri üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu eleştirilere göre, Atsız’ın soy tetkikine
dayanan ırkçılığı, sulhe ve tembelliğe karşı şecaati ve savaşmayı salık vermesi, Batılılaşma’yı
bir tür yozlaşma ve yabancılaşma olarak gören tavrı; Kemalizm’in Türk vatandaşlığı,
muasırlaşma ve barışçıl dış politika anlayışıyla tezatlık oluşturmaktadır. Millet, medeniyet
ve siyaset tanımları üzerindeki farklılık, iki düşünce sistemi arasında uzlaşmaz bir çelişki
görmektedir. Bu makale bu iddiaların aksine, Atsız’ın din algısının Kemalizm’in dinsel
pratikleriyle örtüştüğünü, millî ve seküler bir din yaratma isteğinin Türkçülük ile Kemalizm’i
ortaklaştırdığını iddia etmektedir. Nihal Atsız’ın millî bir Diyanet’i dini taassuba karşı
mücadeleye çağırması ve tarikatların dini inhisarına karşı devletin inhisarında etno-seküler
bir din arzusu, 1930’ların Kemalist din politikalarıyla koşutluk göstermektedir. Kemalizm
ve Nihal Atsız’da temsil edilen Türkçü düşünce, metodolojik kaynağını pozitivizm ve Sosyal
Darwinizm’den alarak dini “içtimai bir mesele” olarak kavrayıp Weberci anlamda dinin
‘büyüsünü bozmakta’ ve dine bakışı milliyetçi bir çerçevede ele almaktadır. Pozitivizm,
teolojik ve metafizik spekülasyonlar yerine gözlem ve deneye dayanan açıklamaları bilginin
kaynağı olarak sunup dinsel bilginin dogmatizmine meydan okurken, Sosyal Darwinizm
milletlerin yaşam mücadelesinde bir kurum olarak dinin arkaik bir kurum olarak kaldığını
iddia eder. Her iki düşünce de, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başlarında dönemin Zeitgeist’ını
oluşturarak entelektüellerin zihin dünyasını biçimlendirmiştir. Özellikle Osmanlı’nın çöküş
döneminde ‘Devlet nasıl kurtulur?’ sorularına aranan entelektüel cevaplar, pozitivist ve
Sosyal Darwinist güzergâhlardan geçmiştir. Din, bu geçiş alanları üzerinde her şeyden önce
iktidarın bir egemenlik alanı değil, sosyal bir müessese olarak kavranmıştır. Kemalizm’in
Aydınlanma geleneğinden gelerek siyasal iktidarı gökyüzünden yeryüzüne indirme çabası
gibi Atsız’ın da millî ve seküler bir dinin izini sürmesi ile mevcut kurumsal dini pozitivizm
perspektifinden eleştirmesi bu iki düşünceyi ortaklaştırmaktadır. Bu yazı, 19. yüzyıl sonu
ve 20. yüzyılın başlarındaki pozitivist ve Sosyal Darwinist düşüncenin devlet elitlerini ve
‘geleneksel aydını’ birleştiren bir düşünce olduğundan hareketle 1930’lardaki Kemalizm’in
ve Nihal Atsız’ın din politikaları konusunda ortaklaştığını sonucuna varmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makale / Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Mart 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 44 Sayı: 1 |