Mekteb-i Mülkiye’ye 1979 girişliler olarak Tuncer Hoca’nın derslerini
alacak sınıfa geldiğimizde 12 Eylül Darbecileri, kendi kafalarına uymayan
akademisyenleri, bilim adamlarını tasfiye etmişlerdi. Tasfiyenin adı 1402 Sayılı
Sıkıyönetim Kanunu ile “darbecilerin” görüşlerine uymayan özgür ve bilimsel
düşünebilen bilim adamlarının önde gelenlerini tasfiye ederek akademiyi
sindirmekti2. Tuncer Hoca da 1402 ile ilk atılanlardan olmuştu. Kendi deyişiyle
bu onun onuruydu ama tüllap açısından büyük kayıp, o yılların entelektüel
birikiminden uzak kalmak ve o birikimden doğrudan yararlanamamaktı. Biz de
bu kaybedenler arasında yer aldık.
Tuncer Hocanın dört asistanı Nuri Yıldırım ve Yılmaz Akyüz haricinde Hasan Ersel
ve Ercan Uygur’dan ders aldım. Onlar derslerinde Tuncer Bulutay’ın öğrencisi
olmaktan dolayı ne kadar şanslı olduklarını ve hocanın kendilerine ve akademik
hayata katkılarını anlatırlardı. 12 Eylül Darbecileri maalesef bizi bu onurdan,
bu bilimsel kutuptan yararlanma, ondan feyz alma imkânımızı elimizden
almıştı. O nedenle Tuncer hocayla Mülkiyeliler Birliği çatısı altında yaptığımız
iki çalışma (İsmail Türk’e Armağan3 ve Tuncer Bulutay’ın Bilimsel Yolculuğu4)
boyunca birlikteliğimiz ve pandemi nedeniyle getirilen yasaklara kadar ve yasak
süresince kaçamak yaptığımız yürüyüşler Hoca’nın benim için özel dersleri oldu.
Bir anlamda o kayıp yılları telafi ettim.
Hoca, bilimsel hayatının düşüncelerinin nasıl geliştiğini, nasıl evrildiğini, o
süreçler içinde dünya ve ülke koşullarının nasıl değiştiğini “Tuncer Bulutay’ın
Bilimsel Yolculuğu” adlı söyleşimizde anlattı. Aşağıdaki kısa metinde bu
çalışmalardan ve yürüyüşlerden edindiklerimden, okuduklarımdan ve
dinlediklerimden hareketle bir bilim insanını ve bilim insanı yetiştirmenin
ortamını onun yaklaşımıyla yazmaya çalıştım.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | In Memoriam |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 46 Sayı: 1 |