Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin ulus-devletleşme sürecinde Ziya Gökalp’in beşeri ve sosyal bilimleri nasıl işlevselleştirdiğini irdelemek ve bu işlevselliği ulus inşasının esası olarak gördüğü eğitimle nasıl ilişkilendirdiğini çözümlemektir. Bu temel amaç bağlamında çalışma, Gökalp’in bilimler ile uluslaşma arasında nasıl bir bağ kurduğunu; bu kapsamda beşeri ve sosyal bilimlere hangi anlam, amaç ve görevleri yüklediğini; tüm bunları eğitsel içeriklere nasıl dâhil ettiğini sorunsallaştırmaktadır. Çalışmada, Gökalp düşüncesinin “çağdaş Avrupa uygarlığı içinde kendine yer edinmiş bağımsız bir Türk ulusu” yaratma amacına dayandığı; bu amacın da hem “kültür-uygarlık” ayrımının hem de “eğitim-öğretim” ayrımının temeli olduğu ileri sürülmektedir. Gökalp’in böyle bir ayrıma gitmesinin nedeni, çağdaşlaşırken ulusal bağımsızlığı ve özgünlüğü korumayı istemesidir. Bu nedenle Gökalp düşüncesinde “eğitim”, kültürün aktarımı ve uluslaşmayla ilişkilendirilirken; “öğretim” evrensel bilim-tekniklerin öğretimi ve çağdaşlaşmayla ilişkilendirilmektedir. Makalenin temel savı, bu kategorizasyonun, Gökalp’in eğitim ve öğretim süreçlerindeki bilimleri de ayrıştırmasına neden olduğudur. Ulus inşasını sağlayacak “eğitim” alanı beşeri ve sosyal bilimler üzerine inşa edilirken; çağdaşlaşmayı sağlayacak “öğretim” alanı doğa bilimleriyle içeriklendirilmiştir. Bu bağlamda çalışmada Gökalp’in özellikle “eğitim”i ve eğitimin esası olarak gördüğü dil, edebiyat, tarih, sanat, ahlak, hukuk gibi bilimleri ulus inşası ekseninde nasıl işe koştuğu analiz edilecektir. Bu analizle elde edilen en önemli bulgu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde eğitimin ve eğitime konu olan bilimlerin ulus inşası hedefiyle sorunsallaştırılmasına ilk kapsamlı yanıtın Gökalp tarafından verildiğidir. Gökalp, ulus-devletleşmeye giden tarihsel dönemde, eğitimi siyasal devrimi tamamlayacak en önemli sosyal devrim olarak görmüş ve başına “milli” sıfatını eklediği eğitimi, ulusal kültürü bireylerde alışkanlık haline getirecek bir araç olarak tanımlamıştır. Böylece eğitimi salt pedagojik amaçların ötesinde, ulusal bilincin yaratılması bağlamında işlevselleştirmiştir. Gökalp eğitimi “milli” sıfatıyla nitelerken, eğitimin kültürel dayanağı olarak gördüğü bilimlerin başına da “milli” sıfatını eklemiştir. Böylece bu bilimleri “ulusal ruh”u yaratacak, yurttaşlarda benzer duygu ve idealleri ortaya çıkaracak, onları uyumlu bir birlikteliğin, kolektif düşünme ve duyma biçimlerinin parçası yapacak bir işlevsellikle tanımlamıştır. Gökalp’in bu yaklaşımı, topluma yeni bir kimlik kazandırmak için sonunda ulus-devlete varacak bir kuramlaştırmanın ifadesi olarak ortaya çıkmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Siyasal Hayatı |
Bölüm | Makale / Articles |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Eylül 2024 |
Gönderilme Tarihi | 20 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 2 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 48 Sayı: 3 |