Latince adı Capparis olan bitki, Mersin ve civarında kedi tırnağı, kebere, geyil adlarıyla anılmaktadır. Diğer yö- relerimizde de halk arasında kapari, gebre otu, gevil, bubu, şebellah gibi isimlerle bilinmektedir. Akdeniz iklimi özellikleri taşıyan yerlerde doğal olarak yetişmektedir. Kapari bitkisinin kurağa dayanıklı kökleri çok kuvvetli ve büyük olup, 40 metre derinliğe kadar gider. Mayıs başından itibaren mor renkli sürgün uçlarında tomurcuk- ları olur ve beyaz çiçek açar. Meyvesi karpuzcuk biçimindedir. Olgunlaşıp çatlayınca yarılan bu karpuzcukların içerisinden tohumlar yere saçılır. Karıncalar da bu tohumları yuvalarına götürürken, kapari bu şekilde çoğalır. Dünya üzerinde Capparis (Capparaceae) cinsi, tropik ve subtropik tüm kıtaların doğal florasında kendiliğinden yetişmektedir. Bu cinse ait 250 kadar türün bulunduğu bildirilmektedir. Türkiye’de ise sadece iki tür (C. spi- nosa ve C. ovata) ve bu türlerin her birinin de üç varyetesi bulunmaktadır. Genellikle, C. spinosa varyeteleri batı ve güney kıyı bölgelerimizde, C. ovata varyeteleri ise iç bölgelerimizde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde doğal yayılış göstermektedir. Keberenin değişik tür ve varyeteleri dünyanın hemen her yerinde beslenme, tedavi, erozyon kontrolü, süs bitkisi gibi farklı amaçlar için değerlendirilmektedir. Kapari bitkisinin çiçek tomurcukları, meyvesi ve kök kabuğu idrar söktürücü, kabız ve kuvvet vericidir. Kapari- nin ekonomik manadaki esas görevi tomurcukların besin olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenmede vitamin ve mineral madde açısından ilk akla gelebilecek bitkilerden birisi olan kapari- nin Türkiye’de tüketimi yaygın olmamakla birlikte Avrupa ülkelerinde çok daha yaygındır. Kapari ayrıca turşu halinde soslar, pizzalar, salata ve mezelerde kullanılır. Evliya Çelebi, bu bitkinin varlığını Çorum’un Osmancık ilçesinde 400 yıl öncesinde keşfetmiştir. Ünlü “Seyahatname”sinde “…Kumsallığın toprağında gebre isminde bir yemiş olur ki, sirke turşusu yapılır, gayet faydalıdır…” diye yazmaktadır. Antik çağlarda; Yunan Uygarlığının var olduğu dönemlerde, bilim adamlarının eserlerinde, bu bitkinin has- talıkların tedavisinde ve kozmetikte yararlanıldığından söz edilmektedir. Aristo ve Hipokrat, (MÖ334–322 / MÖ400) eserlerinde bu bitkinin tomurcuklarında çok sırlar olduğunu yazmaktadır. Mısırdaki Firavun mezar- larında, İtalya’da Rönesans dönesinden kalan bölgelerde, kaparinin faydalarından bahsedilir. Bu bitkinin tıbbi kullanımına eski Babil ve Çin uygarlıklarında rastlandığı gibi, İbn-i Sina ile İbn-ül Baytar’ın eserlerinde de şahit olunmaktadır. Çalışmamızda kebere (kapari) bitkisinin, tıbbi ve tarihsel açıdan önemi ve kullanılışı hakkında bilgiler verilecektir
Kebere Kapari Capparis Spinosa Keberenin kullanımı Antik çağ
Abstract Latince adı Capparis olan bitki, Mersin ve civarında kedi tırnağı, kebere, geyil adlarıyla anılmaktadır. Diğer yörelerimizde de halk arasında kapari, gebre otu, gevil, bubu, şebellah gibi isimlerle bilinmektedir. Akdeniz iklimi özellikleri taşıyan yerlerde doğal olarak yetişmektedir. Kapari bitkisinin kurağa dayanıklı kökleri çok kuvvetli ve büyük olup, 40 metre derinliğe kadar gider. Mayıs başından itibaren mor renkli sürgün uçlarında tomurcukları olur ve beyaz çiçek açar. Meyvesi karpuzcuk biçimindedir. Olgunlaşıp çatlayınca yarılan bu karpuzcukların içerisinden tohumlar yere saçılır. Karıncalar da bu tohumları yuvalarına götürürken, kapari bu şekilde çoğalır.Dünya üzerinde Capparis (Capparaceae) cinsi, tropik ve subtropik tüm kıtaların doğal florasında kendiliğinden yetişmektedir. Bu cinse ait 250 kadar türün bulunduğu bildirilmektedir. Türkiye’de ise sadece iki tür (C. spinosa ve C. ovata) ve bu türlerin her birinin de üç varyetesi bulunmaktadır. Genellikle, C. spinosa varyeteleri batı ve güney kıyı bölgelerimizde, C. ovata varyeteleri ise iç bölgelerimizde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde doğal yayılış göstermektedir. Keberenin değişik tür ve varyeteleri dünyanın hemen her yerinde beslenme, tedavi, erozyon kontrolü, süs bitkisi gibi farklı amaçlar için değerlendirilmektedir. Kapari bitkisinin çiçek tomurcukları, meyvesi ve kök kabuğu idrar söktürücü, kabız ve kuvvet vericidir. Kaparinin ekonomik manadaki esas görevi tomurcukların besin olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenmede vitamin ve mineral madde açısından ilk akla gelebilecek bitkilerden birisi olan kaparinin Türkiye’de tüketimi yaygın olmamakla birlikte Avrupa ülkelerinde çok daha yaygındır. Kapari ayrıca turşu halinde soslar, pizzalar, salata ve mezelerde kullanılır. Evliya Çelebi, bu bitkinin varlığını Çorum’un Osmancık ilçesinde 400 yıl öncesinde keşfetmiştir. Ünlü “Seyahatname”sinde “…Kumsallığın toprağında gebre isminde bir yemiş olur ki, sirke turşusu yapılır, gayet faydalıdır…” diye yazmaktadır. Antik çağlarda; Yunan Uygarlığının var olduğu dönemlerde, bilim adamlarının eserlerinde, bu bitkinin hastalıkların tedavisinde ve kozmetikte yararlanıldığından söz edilmektedir. Aristo ve Hipokrat, (MÖ334–322 / MÖ400) eserlerinde bu bitkinin tomurcuklarında çok sırlar olduğunu yazmaktadır. Mısırdaki Firavun mezarlarında, İtalya’da Rönesans dönesinden kalan bölgelerde, kaparinin faydalarından bahsedilir. Bu bitkinin tıbbi kullanımına eski Babil ve Çin uygarlıklarında rastlandığı gibi, İbn-i Sina ile İbn-ül Baytar’ın eserlerinde de şahit olunmaktadır.Çalışmamızda kebere (kapari) bitkisinin, tıbbi ve tarihsel açıdan önemi ve kullanılışı hakkında bilgiler verilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Lokman Hekim Journal 2011; Supplement |
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin süreli bilimsel yayınıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Makalelerin sorumlulukları yazarlara aittir
Kapak
Ayşegül Tuğuz
İlter Uzel’in “Dioskorides ve Öğrencisi” adlı eserinden
Adres
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Çiftlikköy Kampüsü
Yenişehir/ Mersin