Hareketli mekânlar; insanların, karavan, tekne, uçak gibi araçlarla, bir yerden başka bir yere taşıma veya seyahat amaçlı yer değiştirme eylemini gerçekleştirdiği mekânlardır. Bu mekânlar; aynı zamanda bireyin, barınma, korunma ihtiyacı gibi yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesine de imkân tanırlar. Diğer mekânlardan farklı olarak, hareket halindeyken yaşamsal faaliyetlerin sürdürülme ihtiyacı, tasarım açısından önemli bir kriterdir. Hareketli mekân tasarımı söz konusu olunca farklı ergonomik faktörler devreye girer.
İçinde yaşadığımız mekânların tümü, dünyanın fiziki yapısı gereği, tektonik plakaların devamlı hareketi nedeni ile oluşan depremler yüzünden, kısmen veya tamamen tahrip olma riski altındadır. Ülkemizin %96’lık kısmının deprem riski altında olduğu göz önünde tutulursa, günlük yaşamımızı sürdürdüğümüz mekânların tümünün, yarı hareketli mekân kavramı kapsamında incelenmesi gereği ortaya çıkar. Hareketli mekân tasarımındaki ergonomik faktörler, yine insan odaklı tasarımın söz konusu olduğu yarı hareketli mekânlarda da göz önünde bulundurulmalıdır.
Hareketli mekân tasarımında yer alan farklı ergonomik parametre ve antropometrik değerlerin, deprem riski taşıyan bölgelerdeki mekân tasarımında da uygulanması, deprem öncesi alınması gereken önlemler kapsamında değerlendirilmelidir. Ülkemizde 1944-2007 yılları arasında farklı zamanlarda değiştirilen deprem yönetmeliğinde, binaların, yapısal ve yapısal olmayan elemanlarını ele alan maddelerin yanı sıra, mekân tasarımında da uyulması gereken kriterler ortaya konulmalıdır.
Bu çalışmada hedeflenen amaç deprem bölgesinde yer alan yapılarda deprem sırasında veya sonrasında yaşanan kayıpların iç mimari tasarım yaklaşımı ile ilişkisinin incelenmesidir. Bu doğrultuda araştırmada; hareketli mekan olarak bahsedilecek olan karavan, tekne gibi taşıtlarda kullanılan çözümlerin, riskli bölge yapılarında değerlendirilmesi durumunda deprem sonrası hasar veya kayıpları azaltabileceğinin ortaya konması amaçlanmıştır.
Bu çalışmanın kapsamını; Türkiye’de deprem bölgelerinde yer alan riskli yapılar oluşturmuştur. Risksiz bölge olmadığı düşünülerek, düşük deprem riski taşıyan bölgelerdeki yapılar kapsam dışı bırakılmıştır. İncelenen yapılar; konutlar, eğitim binaları ve üretim tesisleri ile sınırlandırılmıştır.
Araştırmada yöntem olarak; nicel ve nitel araştırma metotlarının bir arada kullanıldığı karma araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Çalışmada ilk olarak hareketli mekan ergonomisini farklı kılan nitelik ve nicelikler incelenmiştir. Hareketli mekanlar ile deprem bölgeleri haritasında yer alan yapılarda bu nitelik ve niceliklerin kesişim kümesi oluşturularak; statik önlemlere ek iç mekan da alınabilecek önemler analiz edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |