The relationship between individuals and their homes has long been a topic of interest for philosophers and thinkers throughout history. The concept of housing, which initially represented a physical structure for protection and shelter, has evolved into the ideas of "home" and "nest" that symbolize personal and spiritual values. It is assumed that spaces designed with similar structural and functional features can go beyond being a mere dwelling and can be characterized as home/nest depending on their use. This suggests that housing alone cannot evoke feelings of home or nest; instead, it is the interaction and relationship between the individual and the space that strengthens the sense of belonging. Artists, being creative individuals, have an easier time expressing their identities and values in their works and living spaces, which further enhances the dialogue between them and their environment. This study aims to explore how and why artists' residences, which serve as both living and working spaces, transform into meaningful homes. The methodology involves using a conceptual research approach after conducting a comprehensive literature review. The relationship between the houses selected as examples and the individuals living in these houses was analyzed through document analysis method based on the visuals of the selected houses. This examination reveals how these houses are intertwined with the artists' identities, going beyond being mere residences and becoming extensions of their creative expressions and personal lives. Several factors contribute to the characterization of a residence as a home or a nest, including emotional connection, comfort and familiarity, personalization, environmental and aesthetic factors, ownership and control, cultural values, personal experiences, and objects of spiritual significance. Overall, this study highlights the significance of the dwelling space for artists and how it becomes an expression of their artistic identity.
Birey ve ev arasındaki ilişki, tarihsel süreçte filozof ve düşünürlerin de değindiği konular arasında yer almış; bireyin içerisinde barındığı konutun ev veya yuva kavramlarıyla nitelendirilmesi ve bu kavramlar arasında çeşitli kültürlerde bir ayırımın varlığı üzerine araştırmalar yapılan bir konu olmuştur. İnsanın korunma ve barınma ihtiyacına yönelik işlevsel bir yapıyı ifade eden konut kavramı, içerisinde barınan bireyin mekânla bağ kurmasıyla fiziksel bir yapı olmanın ötesine geçerek güvenli bir sığınak, kişisel ve manevi değerlerini imgeleyen "ev" ve “yuva” kavramlarına evrilmiştir. Benzer yapısal ve işlevsel özelliklerle tasarlanan mekânların, salt konut olmanın ötesine geçebileceği ve kullanımlarına bağlı olarak ev/yuva olarak nitelendirilebileceği varsayılmaktadır. Dolayısıyla bu durum, konutun tek başına ev veya yuva duygularını uyandıramayacağı fikrini desteklemektedir ve birey ile mekân arasındaki diyaloğun artması, varoluşsal bağı güçlendirerek aidiyet gibi duygulara yol açmaktadır. Yaratıcı bireyler olan sanatçılar, kimliklerini ve değerlerini, yarattıkları eserlere ve yaşam alanlarına daha kolay yansıtabilmektedir bu da mekânla aralarındaki diyaloğu arttırmaktadır. Bu nedenle çalışma, yaşadıkları konutları yalnızca yaşam alanı değil aynı zamanda çalışma alanı olarak da kullanan sanatçıların, barındığı konutun hangi faktörlerle ve nasıl anlamlı bir mekâna dönüşerek ev/ yuva olarak nitelendirildiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaç kapsamında araştırmanın metodolojisinin oluşturulmasında ilk adım, kapsamlı bir literatür taramasından elde edilen bilgilerin kavramsal bir araştırma yaklaşımı kullanılarak çalışmanın çerçevesinin şekillendirilmesidir. Ardından, örnek olarak seçilen evler ile bu evlerde yaşayan bireyler arasındaki ilişki, seçilen evlerin görselleri üzerinden doküman analizi yöntemiyle ele alınmıştır. İkonik sanatçıların yaşam ve çalışma alanlarını barındıran mekânların incelenmesi bu evlerin, sanatçıların kimlikleriyle nasıl iç içe geçtiğini göstermiştir. Bu mekânların sadece birer konut olmanın ötesine geçerek sanatçıların yaratıcı ifadelerinin ve kişisel yaşamlarının birer uzantısı haline geldiği sonucuna varılmış; duygusal bağlantı, rahatlık ve aşinalık, kişiselleştirme, çevresel ve estetik faktörler, sahiplenme ve kontrol, kültürel değerler, kişisel deneyimler, manevi öneme sahip nesneler gibi faktörlerin, bir konutun ev ya da yuva olarak nitelendirilmesine katkıda bulunduğu görülmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İç Mimarlık |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 13 Ağustos 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2024 |
Gönderilme Tarihi | 13 Aralık 2023 |
Kabul Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 9 Sayı: 2 |