Yaşam biçimleri, teknoloji ve bilgi çağının sunduğu olanakların yanı sıra küresel ve kentsel ölçekteki dönüşümlerle (örneğin COVID-19 pandemisi, depremler, savaşlar ve ekonomik krizler) birlikte hızla değişmektedir. Bu çalışma, göçebelik kavramının geleneksel boyutlarını temel alarak yeni-göçebe, dijital göçebe ve modern göçebe yaşam biçimlerini ele almakta ve bireylerin kök, köksüzlük ve köklenme olguları çerçevesinde kent ekosistemleriyle kurdukları ilişkiyi incelemektedir. Kapsamlı bir literatür taraması ve resmi istatistiksel verilerin analizine dayanan tanımlayıcı bir yöntemle gerçekleştirilen araştırma, özellikle dijital göçebelerin esnek ve uyarlanabilir çalışma biçimleriyle kent mekânları arasındaki etkileşimin kentsel dayanıklılık üzerindeki olası etkilerini mercek altına almaktadır. Çok katmanlı tarihi ve kültürel yapısı ile göç deneyimleri sayesinde özgün bir örnek sunan İstanbul, bu doğrultuda vaka alanı olarak seçilmiştir. Kuramsal yaklaşımlarla sentezlenen ve karşılaştırmalı bir analiz yöntemiyle değerlendirilen veriler, dijital göçebelerin mekân algısını küresel ölçekte dönüştürdüğünü, aidiyet kavramını yeniden yorumladığını ve fiziksel yerleşik düzenin ötesine geçen yeni bir yaşam pratiğini benimsediklerini göstermektedir. Bu çerçevede, dijital göçebeliğin “ev” ve aidiyet anlayışına yeni bakışlar kazandırdığı; aynı zamanda kent ekosisteminin esneklik ve dayanıklılığını hem destekleyebileceği hem de farklı zorluklar getirebileceği sonucuna varılmıştır. Bulgular, dijital göçebeliğin modern kentlerde giderek önem kazandığını ortaya koyarken, politika yapıcılar ve ilgili paydaşlar için de kapsayıcı ve dirençli kentler tasarlamada yenilikçi stratejilerin gerekliliğini vurgulamaktadır.
Lifestyles worldwide are evolving in response to technological innovations, the information age, and large-scale disruptions such as the COVID-19 pandemic, earthquakes, wars, and economic crises. This study examines the emergence of new-nomad, digital nomad, and modern nomad lifestyles by building upon the traditional notion of nomadism, focusing on how individuals navigate concepts of root, rootlessness, and rooting within urban ecosystems. Employing a thorough descriptive approach that integrates a comprehensive literature review with official statistical data, the research centers on understanding the ways in which digital nomads’ flexibility and adaptability influence urban spaces and shape urban resilience. Istanbul, with its rich historical layers and diverse migration experiences, serves as a compelling case study. Through theoretical synthesis and comparative analysis of the findings, the study demonstrates that digital nomads embrace practices that expand global perceptions of space, reframe the notion of belonging, and transcend conventional ideas of fixed residence. Consequently, digital nomadism introduces fresh perspectives on “home” in the urban context, underscoring how flexible and adaptive strategies can both bolster urban resilience and, in certain contexts, pose new challenges. Overall, this research highlights how digital nomads are reshaping contemporary cities, prompting policymakers and stakeholders to consider innovative ways of fostering inclusivity and resilience.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Kentsel Tasarım, Stratejik, Metropol ve Bölgesel Planlama, Mimarlık (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 4 Mart 2025 |
Kabul Tarihi | 7 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 10 Sayı: 2 |