ÖZET
Amaç: Diş
hekimi ve diş tedavilerinden korku toplumda yaygın görülen bir durumdur. Ağız
ve diş sağlığı tedavilerine bakış açısı, ağız bakımı ve tedavilere ilişkin
bilgi düzeyi, sosyodemografik özellikler, tedavilere verilen önem ya da sürekli
anksiyetenin yüksek olması gibi faktörler dental anksiyeteyi
etkileyebilmektedir. Bu çalışmanın amacı Namık Kemal Üniversitesi Sağlık
Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu (SHMYO) Sağlık Yüksek Okulu (SYO) 1. Sınıf
öğrencilerinde dental anksiyete düzeyi, süreklilik ve durumluluk kaygı düzeyi,
kıyaslanması ve etkileyen faktörlerin incelenmesidir.
Materyal-Metot: Kesitsel
bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini SHMYO/SYO 1. sınıf öğrencileri
oluşturmaktadır (N=362). Çalışmada 319 öğrenciye ulaşılmıştır (%88).
Araştırmaya katılmaya gönüllü olan öğrencilere üç soru formu uygulanmıştır.
İlki sosyodemografik faktörler, ağız ve diş sağlığı ile ilgili bilgileri
öğrenme amaçlı araştırmacılar tarafından geliştirilmiş 24 sorudan oluşan anket
formudur. İkincisi, Humphris ve ark. tarafından geliştirilmiş ve Türkçe
geçerlilik ve güvenirlik çalışmaları Tunç ve ark tarafından yapılan 5 soruluk
öz-değerlendirme ölçeği Dental Modifiye Anksiyete Skalasıdır (MDAS). Üçüncüsü
ise Spielberg’in State and Trait Anxiety Inventory isimli 40 soruluk Türkçe
geçerlilik ve güvenirlik çalışmaları da Öner ve ark tarafından 1997 yılında
yapılan Durumluluk (STAI) ve Süreklilik (STAII) Anksiyete Ölçeğidir. İlgili
anket ve ölçek eklerde sunulmuştur.
Araştırmada Dental Anksiyete Skoru, Sürekli ve Anlık
Anksiyete skorları, Ölçek skorlarının birbirleri ile ilişkisi ve elde edilen
ölçek skorlarının kimi bağımsız değişkenlere göre değişimi incelenmiş ve
tahmini anksiyete prevalans hızları elde edilmiştir. Karşılaştırmalı
analizlerde perason korelasyon analizi, Student t, ki-kare, tek yönlü varyans
analizi ve çok değişkenli analizlerden çoklu regresyon analizi uygulanmıştır.
Veriler SPSS 20.0 paket programında %95 Güven Aralığında ve iki yönlü olarak
değerlendirilmiştir.
Bulgular:
Çalışma sonucunda DMAS ile cinsiyetler arasında anlamlı bir ilişki vardır
(p=0.001). Kadınların MDAS’sı erkeklerden daha yüksektir. Cinsiyetler ile
durumluluk anksiyetesi arasında ilişki yoktur (p=0,247) ancak süreklilik
anksiyetesi arasında ilişki vardır (p=0,000). Kadınların süreklilik anksiyetesi
daha yüksektir. Katılımcıların okudukları bölümlerle MDAS arasında bir ilişki
yoktur (p=0,622). Ancak SMYO öğrencilerinin dental kaygıları SYO öğrencilerine
göre daha yüksektir. Diş fırçalama sıklığı ile MDAS arasında bir ilişki yoktur
(p=0,253). Fakat bir defa dişlerini fırçalayanların dental kaygıları en yüksek
iken, günde birden az fırçalayanların dental kaygıları en düşüktür. Diş fırçası
(p=0,872) ve diş macunu (0,648) seçimi ile MDAS arasında bir ilişki yoktur.
Fakat fırça seçiminde reklama öncelik verenler ile diş macunu seçiminde macunun
özelliklerine dikkat eden grupların dental anksiyeteleri daha yüksektir. Macun
ve fırça seçiminde fiyata dikkat edenlerin kaygı düzeyleri en düşük
bulunmuştur. Fırçalama eğitimi almanın MDAS ile ilişkisi yoktur (p=0,766).
Katılımcılar bu eğitimi çoğunlukla okullarda eğitimcilerden aldıklarını
belirtmişlerdir. Diş hekimine gitme sıklığı ile MDAS arasında ilişki vardır
(p=0,003). Senede 2 defa gidenlerin MDAS’sı en düşük bulunmuştur. Bireylerin
dişi ağrıdığında seçtiği kurum/muayenehane ile MDAS arasında ilişki yoktur
(p=0,139). Diş hekimi seçerken dikkat edilen kriterler ile MDAS arasında ilişki
yoktur (p=0,518). Fakat aile ve arkadaşların tavsiyeleri kişilerin seçimini
belirgin bir şekilde etkilemektedir. MDAS değeri ile TXI ve TXII değerleri
arasında bakılan pearson korelasyon analizinde TXI ile MDAS değerleri arasında
negatif korelasyon bulunmuş olup istatistiksel olarak anlamsızdır (r=-0,087).
Yeterli anlamlılığa erişmemiştir. MDAS TXII değerleri arasında ise
istatistiksel olarak anlamlı olmayan pozitif korelasyon bulunmuştur (r=0,054).
Sonuç
ve öneriler : Sonuç olarak kadınların dental kaygıları
erkeklerden daha yüksektir. Bu durum toplumda yaygın olan ataerkil anlayış
nedeniyle erkeklerin kadınlara göre kendilerini daha zayıf gösterebilecek duygu
durumları açıkça ifade edememelerinden kaynaklanabilir. Diş hekimine gitme
sıklığı arttıkça dental kaygı düzeyinin azaldığı görüldü. Hasta hekim uyumunun
artması ve tedavi sürecini olumlu etkilemesiyle açıklanabilir. Öğrencilerin
sosyodemografik özellikleri ve TXI-TXII ölçeklerine verdikleri yanıtlarla
dental kaygı arasında ilişki görülmemiştir. Travmatik dental tedavi hikayesi
olmayanlarda da anksiyete görülmesi ağız ve diş tedavilerinin kişisel alan
içerisinde yapılıyor olması hastaları tedirgin edebileceği sonucuna varıldı. Bu
sonuçlar ışığında dental anksiyetenin sosyodemografik özelliklerden ve kişinin
durumluluk-süreklilik anksiyetesinden de bağımsız olduğu kanısına varılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 6 Sayı: 3 |