In everyday use, trauma used as medical or psychological. It is possible to trace
the historical trace of this usage back to the nineteenth century. Railway accidents
emerged and had catastrophic results that were not seen in previous periods with
the acceleration of industrial development in the nineteenth century. When the
outbreak of these accidents, the concept of trauma began to be discussed together
with hysteria, one of the leading diseases of the nineteenth century. The symptoms
peresented by the railway survivors brought along various discussions. These
symptoms, which developed independently of the physical effect of the accident,
have opened up discussion of the possibility of these effects being psychological.
The lawsuits filed by the survivors and the inconclusive results of these lawsuits
caused the trauma discussions to disappear until the First World War. The trauma
discussions reopened again and bullet shock, a more specific form of war neurosis,
came to the fore with the war neurosis observed in the soldiers in the First World
War. The bullet shock, which affected millions of soldiers, caused trauma to no
longer be the subject of only individual psychology and to evolve into a cultural
dimension as a form of collective trauma that affects the masses. The war
experiences of the twentieth century have led to a new field of research called
cultural trauma. In this study, it has been tried to understand the common
principles between the cultural trauma theory, which claims that trauma is not a
direct result of the event, but a phenomenon constructed by discourse and narrative
developed after experience, and the psychological trauma understanding that
center on trauma to the psyche. Within this framework indications that trauma can
be read in a sociocultural context are presented.
history of trauma hysteria railway accidents shell-shock psychological trauma collective trauma
Gündelik kullanımda travma, tıbbi ya da psikolojik olana gönderme yapmaktadır.
Bu kullanımın tarihsel izini on dokuzuncu yüzyıla kadar sürmek mümkündür. On
dokuzuncu yüzyılda endüstriyel gelişimin ivme kazanmasıyla demiryolu kazaları
patlak vermiş ve daha önceki dönemlerde rastlanmayan trajik sonuçlar
doğurmuştur. Bu kazaların patlak verişiyle travma kavramı, on dokuzuncu
yüzyılın önde gelen hastalıklarından olan histeri ile birarada tartışılmaya
başlanmıştır. Demiryolu kazazedelerin gelişen semptomlar çeşitli tartışmaları da
beraberinde getirmiştir. Kazanın fiziksel etkisinden bağımsız gelişen bu
semptomlar, bu etkilerin psikolojik olma ihtimalini tartışmaya açmıştır.
Kazazedelerin açtıkları tazminat davaları ve bu davaların sonuçsuz kalması,
travma tartışmalarının Birinci Dünya Savaşı’na kadar sönümlenmesine yol
açmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda askerlerde gözlenen savaş nevrozlarıyla,
travma tartışmaları yeniden alevlenmiş ve savaş nevrozunun daha spesifik bir
formu olan mermi şoku ön plana çıkmıştır. Milyonlarca askeri etkileyen mermi
şoku, travmanın artık salt bireysel psikolojinin konusu olmaktan çıkmasına ve
kitleleri etkileyen kolektif travma biçimi olarak kültürel boyuta evrilmesine neden
olmuştur. Yirminci yüzyılın savaş deneyimleri kültürel travma olarak adlandırılan
yeni bir araştırma alanını doğurmuştur. Bu çalışmada travmanın, meydana gelen
olayın doğrudan sonucu olmadığını, deneyim sonrası geliştirilen söylem ve
anlatıyla inşa edilen bir olgu olduğunu iddia eden kültürel travma teorisi ile
travmayı psişeye yerleştiren psikolojik travma anlayışı arasında arasında ortak
ilkeler anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda, travmanın sosyokültürel bağlamda
okunabileceğinin emareleri sunulmaktadır.
travma tarihi histeri demiryolu kazaları mermi şoku psikolojik travma kolektif travma
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 12 Ekim 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 10 |
.