Öz
Osmanlı sahasında en çok okunan eserlerden biri olan Hâfız Divanı üzerine eski ve yeni birçok araştırma ve inceleme yapılmıştır. İçerdiği duygular, estetik yönü ve şiirlerindeki lirizmin çok beğenildiği bu eserin Türkçeye yapılmış birçok tercümesi ve şerhi vardır. Günümüzde dahi eserin anlaşılması için tezler ve makaleler yazılırken, birçok araştırmacı tarafından Türkiye Türkçesine de çevirileri yapılmaya devam edilmektedir. Eserin tamamına 16. yüzyılda sırasıyla Surûrî, Şemʻî ve Sûdî tarafından üç farklı şerh yazılmıştır. Kendi anlayışlarına göre Hâfız Divanı’nı şerh eden bu şârihlerin, esere yaklaşımlarında hem farklı hem de benzer yönleri mevcuttur. Bu çalışmada, bahsi geçen şerhlerin Hâfız Divanı’ndaki beyitleri açıklamalarındaki yaklaşımları, Divanı’n ilk gazeli üzerinden irdelenmeye çalışılacak, şerhlerin benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konulacaktır.
Surûrî ve Sûdî şerhlerinde, bazen gazelin her bir kelimesi mana ve dilbilgisi açısından değerlendirirlirken bazen de hiçbir kelime açıklanmadan doğrudan şerhe başlamıştır. Şârihler, genellikle kendilerince gerekli izahatları yaptıktan sonra beyitleri nesre çevirmişlerdir. Şemʻî ise, ilk olarak gazeli nesre çevirmiş; daha sonra kelimeleri mana ve dilbilgisel açılardan açıklama yoluna gitmiştir. Şârihlerin, kendi şerhlerinde de her beyti aynı düzende ve aynı anlayışla irdelemek gibi tek bir yöntemi benimsemedikleri görülmektedir. Kendi aralarında ele aldıkları beyitleri farklı anlayış ve yapı açısından inceleyen şârihler, yeri geldiğinde verdikleri hükümleri desteklemek için bazen Kur’ân-ı Kerîm’den ve kelâm-ı kibardan bazen de İran Edebiyatı’nın önemli şahsiyetlerinden örnekler vermişlerdir.