Arap romantizminin Mısırlı önemli şairlerinden İbrahim Nâcî, varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğu olarak Kahire’de dünyaya gelir. Babasının teşvikiyle küçük yaşta edebiyata ilgilenmeye ve şiir yazmaya başlar. Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra Mansura’ya atanan Nâcî, burada ‘Alî Mahmûd Tâhâ, ‘Abdu’l-Mu‘tî el-Hemşerî ve Sâlih Cevdet gibi ileride Apollo Grubu’na dâhil olacak şairlerle tanışır. Bu şairlerle birlikte hem Batı hem de Arap edebiyatı hakkında yapılan çalışmaları derinlemesine inceleme fırsatı bulur. Mansura’da kaldığı dönemde edebi açıdan verimli yıllar geçiren Nâcî, hem tercümeler yapar hem de kendi özgün şiirlerini kaleme alır. 1931 yılında Kahire’ye tayin edilir ve Apollo Grubu’nun kurucusu olan Ahmed Zekî Ebû Şâdî ile tanışır. Grubun kurulmasından itibaren Ebû Şâdî’nin en sadık destekçilerinden olur ve çok geçmeden grubun başkan vekili yapılır. Nacî grubun yayın organı olan bu dergide pek çok şiir yayımlar.
Üç divanı olan Nâcî’nin ve ilk divanı Verâ’e’l-Ğamâm adlı eseridir. Bu divandaki şiirlerin çoğu Apollo dergisinde yayımladığı şiirlerdir. Nâcî, bu divanı yayımladıktan sonra Taha Huseyn tarafından acımasızca eleştirilir ve bu eleştiri Nâcî’nin bir süre şiir yazmayı bırakmasına sebep olur. Ancak Apollo dergisinde onu tekrar şiir yazmaya teşvik etmek için pek çok olumlu eleştiriler yayımlandığı için tekrar şiir yazmaya başlar. İkinci divanı Leyâlî’l-Kâhire hayatının son yıllarına doğru üçüncü divanı et-Tâiru’l-Cerîh ise ölümünden sonra basılır. Son divanı daha çok çocukluk döneminde kaleme aldığı şiirlerden oluşur. Nâcî pek çok şiirini kadınlara ithaf ettiği için ve şiirlerinde aşka susamış gençlerin duygularına hitap ettiği için aşk şairi olarak bilinir. Onun aşk şairi olarak adlandırılmasındaki bir diğer etken de ölümünden yıllar sonra ünlü şarkıcı Ummu Kulsum tarafından seslendirilen el-Atlâl adlı ünlü kasidesidir. Hayatının son günlerine kadar şiir yazmayı bırakmayan Nâci şiir dilini sadeleştirir. Her ne kadar serbest nazımı savunsa da şiirlerinde kafiyeden bir türlü vazgeçemez. Nâcî, klasik dönemde kullanılan bazı temaları ve konuları modern Arap şiirinde başarılı bir şekilde işlediği için o, modernle klasiği harmanlayan bir şairdir.
Ibrâhîm Nâgî who was one of the important Egyptian poets of Arab romanticism, was born in Cairo in rich and well-educated family. With the encouragement of his father, he began to be interested in literature and write poems at the young age. Nâgî who was Appointed to Mansura a few years later after graduating from the Faculty of Medicine, met poets who would join the Apollo Group in the following years, such as ‘Alî Mahmoud Tâhâ, ‘Abd al-Mu‘tî al-Hemsherî and Sâlih Javdat. He had an opportunity of examining both the samples of Arabic literature and Western literature deeply with these prominent poets. During the time period in which he stayed in Mansura, Nâgî who had the most productive years in a literary sense was both making translations and writing his own original poems. He was appointed to Cairo in 1931 and met Ahmad Zakî Abu Shâdî who was the founder of the Apollo Group. Since the establishment of the group, he became one of Abu Shadi's most loyal supporters and was appointed the vice chairman of the group. Nâgî published many poems in Apollo magazine which was the broad caster of the group.
First diwan of Nâgî who had three diwans was Warâ’al-Ghamâm. Many of the poems in this diwan are those he published in the Apollo magazine. After publishing this diwan Nâgî was ruthlessly criticized by Taha Husain, and this criticism made Nâgî stop writing poetry for a while. However, he started to write poems again after many positive comments were published in Apollo magazine to encourage him to write poems again. His second diwan Layâlî’l-Qâhirah, was published towards the last years of his life, and his third collection, Al-Tâir al-Jarîh, was published after his death. His last divan consisted of poems which he wrote most of them during his childhood. Nâgî was known as a love poet because he dedicated many of his poems to women and because he appeals to the feelings of young people who have a thrist for the love in his poems. Another reason of being called the poet of love was that his famous ode called al-Atlâl which was sung by the famous singer Umm Kulthum years after his death. Nâgî who did not stop writing poems until the last days of his life simplified the language of poem. Although he insisted on free verses he couldn’t give up rhyme. Because Nâci who dealt with some themes and subjects which were used in the classical period in a successful way in Arabic poetry he become a poet who blend the modern with the classical.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 30 Eylül 2021 |
Kabul Tarihi | 24 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 21 Sayı: 53 |